Askeri hizmette bulunanlar, kongreden orduda reform yapılmasını talep etti ve Hollywood starlarından hademelere kadar uzanan çalışanlar iş yerlerindeki cinsel taciz için seslerini yükseltti. | TED | طالب أعضاء الخدمة العسكرية الكونغرس بإصلاح الجيش، والعمال جميعاً من نجوم هوليود إلى موظفي الحراسة دعوا لوقف التحرش الجنسي في أماكن العمل. |
Bazen dünyanın diğer yerlerindeki insanlar bizimle temasa geçiyor, daha çok Amerika'ya seyahat edemeyenler, bu müziği duymak istiyorlar. | TED | أحياناً يتصل بنا أشخاص في أماكن أخرى في العالم الذين لا يستطيعون السفر إلى الولايات المتحدة، لكنهم يودون سماع هذا التسجيل. |
ABD'de güçlü organizasyonlarla yüzleşmekten çekinmedi. Genç Hristiyan Erkekler Birliği'nin ırkçı politikaları ile savaştı ve iş yerlerindeki ırkçılığa karşı Beyaz Saray'a bir delegasyon iletti. | TED | عندما كانت في أمريكا، لم تتردد في التصدي لمنظمات قوية، ومقاومة سياسات التمييز العنصري لجمعية الشبان المسيحية وترؤس وفدٍ إلى البيت الأبيض للاعتراض على ممارسات التمييز في أماكن العمل. |
Yani tamamen katılıyorum ve bence insanların iş yerlerindeki yaratıcılıklarından faydalanmak bu tür karışımların bize sunabileceği şeylerin yalnızca başlangıcı. | TED | لذا أتفق معك تماماً، وأعتقد أننا -بالنسبة للاستفادة القصوى من إبداع الناس في أماكن العمل- لا نزال في بدايات ذلك وما تستطيع هذه النُظم أن تقدمه لنا. |