yeterince yakın. Ama böyle olmadı. | Open Subtitles | قريب بما فيه الكفاية لكن ليس ذلك ما حصل |
Hala yeterince yakın değil. | Open Subtitles | لا يزال ليس قريب بما فيه الكفاية. |
Bana komplo kurmak için yeterince yakın olan ajan adaylarını eliyoruz ve Caleb de aynı görüntünün peşine düşmesiyle zamanım tükeniyor. | Open Subtitles | نفاد ناتس الذين كانوا قريبة بما فيه الكفاية لتأطير لي، ومع كالب مطاردة نفس اللقطات، أنا نفاد الوقت. |
Tollan'ın yeterince hızlı ya da yeterince yakın bir uzay aracı yokmuş. | Open Subtitles | تولان ليس لديهم مركبات فضائية سريعة أو قريبة بما يكفي للوصول إليهم |
Bu yıldızların biri ölüp de beyaz bir cüce olduğunda eğer yeterince yakın mesafelerde iseler diğer yıldızdan malzeme çalmaya başlar. | Open Subtitles | عندما يموت أحد النجمين ويصبح القزم الأبيض فلو كان قريبًا بما يكفي فيبدأ بسرقة العناصر من النجم الآخر |
Fakat yeni ailesi için yiyecek bulabileceği deniz buzuna yeterince yakın. | Open Subtitles | لكن قريب بما يكفي من البحر المتجمد حيث يمكنها إيجاد الطعام |
- Belki yeterince yakın olduğunu düşünmüşümdür. | Open Subtitles | لربما ظننت أن الأمر قريب كفاية لم يكن مرتكبها |
Birkaç kez dilimin ucuna gelmişti, ama seni yeterince yakın bulamıyordum. | Open Subtitles | كدت أن أفعل أحياناً لكنكِ لم تكونى قريبة كفاية |
Bu yeterince yakın, Albay. | Open Subtitles | ذلكَ قريبٌ كفاية حضرة العميد |
Driscoll yeterince yakın olduğunu düşündü. | Open Subtitles | دريسكول ظنت أنه توقيت متقارب |
yeterince yakın. | Open Subtitles | هو قريب بما فيه الكفاية |
Bu yeterince yakın. | Open Subtitles | ذلك كان قريب بما فيه الكفاية |
yeterince yakın. | Open Subtitles | قريب بما فيه الكفاية. |
Seni inciten insanlar, seni gerçekten inciten insanlar bunu yapmak için sana yeterince yakın olanlardır. | Open Subtitles | الناس التي يمكن أن يؤذيك، و تلك التي يمكن أن تضر حقا لك، هي تلك التي يتم قريبة بما فيه الكفاية للقيام بذلك. |
Sadece, yeterince yakın değildi, sanırım. | Open Subtitles | إنها ... إنها لم تكن ...قريبة بما فيه الكفاية , أعتقد هذا |
Sadece, yeterince yakın değildi, sanırım. | Open Subtitles | إنها ... إنها لم تكن ...قريبة بما فيه الكفاية , أعتقد هذا |
Doğru te-te-te teşhis için bunun yeterince yakın olduğundan emin misiniz? | Open Subtitles | هل تعتقد أن تلك المسافة قريبة بما يكفي ...لتتعرف عليهما بـ... بـ... |
Veridian 3 var, ancak yeterince yakın değil. | Open Subtitles | حسنٌ، إنه يقترب من كوكب "فيريديان الثالث"، لكنه ليس قريبًا بما يكفي. |
Bu da yeterince yakın, değil mi? | Open Subtitles | وهذا قريب بما يكفي اليس كذلك ؟ |
Aynı şey mi? yeterince yakın. | Open Subtitles | إنّه قريب كفاية |
Birkaç kez dilimin ucuna gelmişti, ama seni yeterince yakın bulamıyordum. | Open Subtitles | كدت أن أفعل أحياناً لكنكِ لم تكونى قريبة كفاية |
Burası yeterince yakın. | Open Subtitles | -هذا قريبٌ كفاية . |
Driscoll yeterince yakın olduğunu düşündü. | Open Subtitles | دريسكول ظنت أنه توقيت متقارب |
Şimdi değil, yarın değil, ama yeterince yakın bir zamanda. | Open Subtitles | ليس الآن ، ليس غداً ولكن قريباً بما فيه الكفاية |
Kullandıkları teknikleri incelemek için şimdi yeterince yakın. | Open Subtitles | كان الآن قريباً بما يكفي ليلاحظ تقنية صيدهم بالتفصيل |
- 3. - yeterince yakın. Gidelim. | Open Subtitles | ثلاثة - قريبة للغاية, لنذهب - |
Belki de gruba yeterince yakın değilizdir ha? | Open Subtitles | ربما لأننا لسنا قريبين كفاية من الفرقة |