yiyeceğin sana şekerli gelse de gelmese de şeker şekerdir ve fazlası soruna yol açabilir. | TED | سواءا كان طعامك لذيذا أو لا، السكر يبقى سكر و الكثير من الكربوهيدرات قد تكون مشكلة |
Yemek yiyeceğin kaba sıçma. | Open Subtitles | لا تعض اليد التي تحاول الحصول منها على طعامك |
Ama her acı yiyeceğin aynı oranda acı olmadığını fark etmiş olabilirsiniz. | TED | ولكنك قد تكون لاحظت أنه ليست كل الأطعمة الحارة حارة بنفس الطريقة. |
Aslanların tersine, antiloplar yiyeceğin bulunduğu her yere seyahat edebilirler. | Open Subtitles | على نقيض الأسود، تتحرّك الثياتل بحرّية إلى حيثما يقودهم سعيهم للطعام |
Tamam hayatım. yiyeceğin karşılığını ödemene gerek yok. | Open Subtitles | حسناً حبيبتي , ليس عليكِ أن تدفعي مقابل طعامكِ |
Şu anda, daha acil meselelerin var bu akşam ne yiyeceğin gibi mesela. | Open Subtitles | في الواقت الراهن، لديك أمور أهم لتقلق بشأنها، ما ستأكله الليلة على سبيل المثال. |
İyi yiyeceğin ne demek olduğunu tekrar düşünmeliyiz. | TED | أعتقد أنه علينا إعادة تحديد الغذاء الجيد. |
Ayrıca yiyeceğin kapalı kutularda kalsın çünkü burada erişte yemeye çalışan böcek istemiyorum. | Open Subtitles | وابقي طعامك محكم الإغلاق ... لأنني لا أحتاج جرذان أو صراصير هنا يحاولن أخذ بقايا الطعام المتناثره |
İyi, senin yiyeceğin. | Open Subtitles | طعامك على ما أرجو |
Her türlü garip yiyeceğin vardı. | Open Subtitles | وكان طعامك دائما غريب |
Keçinin dahil olduğu herhangi bir yiyeceğin üretim işlemini bile sevmem. | Open Subtitles | لا أحبّ إدخال الماعز في أيّ مرحلة من عمليّة صنع الأطعمة |
Son zamanlarda bırakmış olsam da yoğurt, pirinç eriştesi, kahve, her çeşit hazır yiyecek ve ıvır zıvır pek çok yiyeceğin reklamını yaptığımı biliyorsun. | Open Subtitles | تستطيع أن تقول أني فقدت عروضي. لكني اعتدت على أن يكون لدي رعاة زبادي، وبو، وقهوة، وكل أنواع الأطعمة سريعة التجهيز. |
Ve eğer büyüme çağında bir çocuk isen ve bunlar senin yiyeceğin ne olduğu ile ilgili tek tecrüben ise, bu ülkede bu kadar büyük bir problemin olması hiç de şaşırtıcı değil. | Open Subtitles | أن تترعرع هنا كون تجربتك للطعام محصورة ومعرفتك ما هو الطعام فليس من العجيب وجود مشكلة ضخمه |
Bu, yiyeceğin seslerinden biridir. | Open Subtitles | وهذا من الأصوات العديدة للطعام |
Tamam hayatım. yiyeceğin karşılığını ödemene gerek yok. | Open Subtitles | حسناً حبيبتي , ليس عليكِ أن تدفعي مقابل طعامكِ |
Çünkü önümüzdeki 10 sene boyunca yiyeceğin şey olacak. | Open Subtitles | لأن هذا ما ستأكله في السنوات العشر القادمة |
Bir de iyi yiyeceğin ne olduğunu tekrar tanımlarken yaşam alanımızı da tekrar tanımlamak gerekiyor. | TED | لكن مع إعادة تحديد الغذاء الجيد، أعتقد أننا نحتاج إلى إعادة تحديد مساحات حياتنا. |
Arkadaşım, eğer boyamayı bırakırsan yiyeceğin dayak beni kesmeye kalkarsan yiyeceğin dayaktan daha az olacaktır. | Open Subtitles | يا صاح, الضرب الذى سأعطيه اياه اذا توقفت عن الطلاء اقل بكثير عن الضرب الذى سأعطيك اياه اذا حاولت جرحى |
Peki, bir yiyeceğin içinde trans yağ olup olmadığını nasıl anlarsınız? | TED | إذن، كيف تعرف إذا كان الطعام يحتوي على الدهون المتحولة؟ |