| Hey, yoğurda benziyor... içinde de yapraklar var. | Open Subtitles | أنها تبدو مثل الزبادي مع بعض الأوراق عليه |
| Şey, sen, sanki, yoğurt, yoğurt, yoğurt... ah, sanırım onun sadece yoğurda parası yeter. | Open Subtitles | حسناً , أنتَ مثل زبادي , زبادي , زبادي أوه , أظن بأنه يمكنه فقط تحمل تكلفة الزبادي |
| Mesela yoğurda "limonlu turta" ya da "çikolatalı peynirli kek" diyorlar. | Open Subtitles | مثل, اصبحوا ينادون الزبادي الآن "فطيرة الليمون" "تشيز كيك بالشوكولا" |
| Ulaana'nın ailesi yıldan yıla geçmini onlarla sağlıyor, otların özünü yoğurda dönüştürerek, ama, hayatları otçul sürülere bağlı olduğundan, onlar göçebeler. | Open Subtitles | تستطيععائلةأولاناإستخدامهاسنةبعدأخرى، بتحويل أصالة العشب الى لبن لكن, حياتهممُرتبطةمعقطعانالماشية، إنَّهمجوالون، |
| Temiz hava ve donmuş yoğurda ihtiyacınız var. | Open Subtitles | أنتما بحاجة لهواء منعش و لبن مثلج |
| Pazar günleri branç için sürekli Sarabeth'e gidiyoruz, ikimiz de kremadan yoğurda geçtik, sevişirken sutyen giyiyorsun. | Open Subtitles | نحن دائما نذهب الى سارابيث للافطار والغداء يوم الاحد, نحن انتقلنا من القشدة الحامضة للزبادي اليونانية معا, انت تلبسين حمالة الصدر عندما نحن نمارس الجنس. |
| İnsanlar donmuş yoğurda bayılıyor. | Open Subtitles | البشر يحبون الزبادي المجمدّة. |
| Kafamda yoğurda yer yok. | Open Subtitles | ليس لدي وقت للزبادي. |
| - Oğlum bir yoğurda onun adını verdi. | Open Subtitles | - ابني أسماها زبادي بعدها |