Ve bu sıfır açlık programı gayrisafi milli hasılanın (GSMH) yüzde 5'ine mal oluyor ve birçok insanı açlık ve yoksulluktan kurtarıyor. | TED | وهذا البرنامج للقضاء على الجوع كلف .5 بالمئة من ناتج الدخل القومي ورفع ملايين من الناس من حدود الفقر والجوع. |
Onlar yoksulluktan olabildiğince çabuk uzaklaşmış olanlar. | TED | أنهم أناس يخرجون من الفقر بأسرع ما يستطيعون |
Teknoloji sizi yoksulluktan çıkarır. fakat yoksulluktan çıkmak için bir pazara ihtiyaç vardır. | TED | التكنولوجيا ستخرجك من الفقر, و لكنك تحتاج إلى سوق لتخرج من الفقر |
Tüm bu şeyler gelişme için önemlidir. özellikle yoksulluktan henüz çıktığınızda ve refaha doğru gitmelisiniz. | TED | كل تلك الأشياء مهمة للتطور. و خصوصا عندما تكون خارجا للتو من الفقر و تريد أن تتجه إلى الرفاهية و الإنتعاش. |
Bu da 1,25 milyar insanın yoksulluktan kurtulduğu anlamına gelir ama bunu hiçbir yerde okuyamazsınız. | TED | هذا يعني مليار وريع المليار إنسان يتركون الفقر ورائهم لكنك لن تقرأ أبدا حول هذا. |
Tarım, yoksulluktan kıvranan vatandaşlarımızın yüzde 18ini barındırır, sadece 18 milyar alır. | TED | الزراعة، والتي توظف 18 في المئة من المواطنين الذين يعانون من الفقر ، تأخذ فقط 18 بليون. |
650 milyon insan yoksulluktan kurtuldu. | TED | ست مائة وخمسين مليون شخص تم انتشالهم من الفقر. |
Son yüz yılda ABD'de, gelir 30 kat arttı ve yüzbinlerce insan yoksulluktan kurtuldu. | TED | في الولايات المتحدة خلال المئة سنة الماضية تضاعف الدخل تلاثون مرة و مئات الاف من الناس خرجوا من مرحلة الفقر |
Ekonomik büyümeyi sağlayabildi ve anlamlı bir şekilde birçok insanı yoksulluktan kurtardı, özellikle 300 milyondan fazla kişiyi fakirlik dışına iterek yoksulluk için küçük bir farkındalık sağladı. | TED | استطاعت تحقيق نمو اقتصادي مذهل و نقل الناس بطريقة هادفة خارج خط الفقر ووضع عراقيل ضد الفقر بنقل اكثر من 300 مليون شخص خارج العوز و الحاجة |
Daha önce olmadığı kadar hızlı bir şekilde şehirler inşa ediyor, daha önce hiç görülmemiş bir hızla insanları yoksulluktan çıkarıyoruz ve iklimi de görülmemiş bir hızla değiştiriyoruz. | TED | نحن نبني مدنا كما لم نفعل من قبل، نخرج الناس من الفقر كما لم نفعل من قبل، ونغير المناخ كما لم نفعل من قبل. |
Zamanla, ekonomik işlemler için yeni bir platform haline gelmesini ve milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarmasını umut ederdik. | TED | مع مرور الوقت، نحن نتمنى أن تصبح منصة جديدة للتداولات الاقتصادية، و انتشال الملايين من الناس من الفقر. |
Eğer bunu yapabilirseniz, yoksulluktan kurtulabilirsiniz. | TED | وإذا كان بإمكانك أن تفعل ذلك، يمكنك أن تتغلب على الفقر. |
Yüz milyonlarca insan yoksulluktan kurtulmuşlardır. | TED | مئات الملايين من النّاس أخرجوا من الفقر. |
35 yıl önce, liseden mezun olduğum zamanlarda, bize her gün 40.000 çocuğun yoksulluktan dolayı öldüğünü söylemişlerdi. | TED | من قبل 35 سنة، عندما كنت أتخرج من المدرسة الثانوية، قالو لنا أن 40,000 طفل يموت يوميًا بسبب الفقر. |
yoksulluktan kurtulmanın bir yolu olup olmadığını merak etmenin nasıl bir duygu olduğunu biliyorum. | TED | أعرف شعور أن تتساءل هل يوجد حتما طريق للخروج من هذا الفقر. |
Bu 2 milyar kardeşimizin yoksulluktan kurtulmasının beş sebebi var. | TED | هذه 5 أسباب لأخراج مليارين من إخواننا وأخواتنا من الفقر منذ أن كنت طفلا. |
Birbirimize ihtiyacımız var. Yani eğer sıradaki 2 milyar insanı yoksulluktan kurtarmak istiyorsak. | TED | نحن في حاجة إلى بعضنا البعض، أو بمعنى آخر، إذا أردنا مساعدة الأشخاص وإخراج ملياري شخص آخرين من الفقر. |
Eğer muhafazakarsanız, sürekli yoksulluktan, fakirleri savunmanın ahlakî zorunluluğundan bahseden muhafazakar olun. | TED | إن كنت شخصا مُحافظا، كن ذلك الشخص المحافظ الذي يسعى دائما حول الفقر والواجب الأخلاقي ليكون مُحاربا للفقر. |
Çiftçiler daha üretken olduklarında, daha çok para kazanırlar ve yoksulluktan kurtulurlar. Topluluklarını besler ve çevresel baskıları azaltırlar. | TED | عندما يصبح الفلاحون أكثر إنتاجية، سيجنون مال أكثر، ويتغلبوا على الفقر. يطعموا مجتمعاتهم ويقللوا الضغوط البيئية. |
Kati olarak yoksulluktan kurtulsak ne kadar enerji ve yeteneği salıvereceğimizi hayal edin. | TED | تخيلوا كم سنحرر من الطاقات والمواهب إذا ما تخلصنا من الفقر نهائياً. |