Yolculuk sırasında bir çok şey kayboluyordur. | Open Subtitles | العديد من الأشياء تضيع في الرحلة |
Yolculuk sırasında zarar gördüğünü söyleyecekti. | Open Subtitles | سيقول أنها تلفت في الرحلة |
Yolculuk sırasında hiç bir şey olmadı. | Open Subtitles | لم يحدث شيء في الرحلة ...فقط رأينا |
Hastaydılar, Yolculuk sırasında ölmeleri gerekiyordu yoksa tazminat talebinde bulunamazlardı. | Open Subtitles | كانوا مرضى ... كان من الراجح أن يتوفوا خلال الرحلة ... وإلا لما استحقوا تعويض شركة التأمين |
Yolculuk sırasında yardıma ihtiyacınız olursa bana söyleyin, Bayan Harker. | Open Subtitles | إذا تحتاجين المساعدة خلال الرحلة البحرية سيدة ( هاركر ) فقط أخبريني |
Bizi Oa'ya götüren uzun Yolculuk sırasında iletişim kurmayı başardık. | Open Subtitles | في الرحلة الطويلة و التي ستقودنا إلى (آو). تعلمنا كيف نتواصل. |
Diane o Yolculuk sırasında bir keresinde Michael'ın ona sarılmaktan çok kamerayı tuttuğunu söylemişti. | Open Subtitles | "تستجمع ذاكرتي أن (دايان) قالت ذات مرة في الرحلة: "أمضى في إمساك الكاميرا، أكثر مما أمضى في إمساكها هيَ" |
Yolculuk sırasında kırılmış olmalı. | Open Subtitles | ربما تكسر خلال الرحلة. |