Evrim yoluyla maddenin rekabetine izin veren itici bir güç var mı? | TED | هل ثمة قوة دافعة من خلال التطور تسمح للمادة أن تتنافس ؟ |
Kültürel girişimler ve tartışmalar yoluyla insanların biraraya gelmesine yardımcı olacak yeni düşünceleri tartışmak adına sizlere hoşgeldiniz diyorum. | TED | أرحب بكم على متنها لمشاركتنا و مناقشة الأفكار الجديدة عن كيفية جمع الناس معا من خلال المبادرات الثقافية والمناقشات. |
Bu salondaki çoğu kişi emeklilik fonları, bankları ve sigortacıları yoluyla şirketlere bağlılar. | TED | معظم الناس في هذا المجال يمتلكون شركات من خلال صناديق تقاعدهم وبنوكهم وتأميناتهم. |
O sizinle bu diyalog yoluyla bir işbirliği kurmaya çalışırdı. | TED | و سيكون بناء تحالف عمل معكم عن طريق ذلك الحوار |
Bunun anlamı, sahiplik ilişkileri zinciri yoluyla yatırdığı her avroya karşılık 26 avroluk bir pazar değeri etki kabiliyeti elde etti | TED | ذلك يعني، أنه مع كل يورو قام باستثماره، كان قادراً على نقل 26 يورو من قيمة السوق عبر سلسلة علاقات الملكية. |
O imam ve diğerleri bunu cemaatleri ve radyo yoluyla yaydılar. | TED | نشر هو وآخرون هذه العبارة من خلال تجمعاتهم وعبر أثير الإذاعة. |
Evet, Dr. Falk şeytanın, yani Satan, biliyorsun kendini insanlar yoluyla gösterdiğine inanıyor. | Open Subtitles | اجل ,انه يؤمن ان الشيطان او ابليس تعرف يظهر نفسه من خلال البشر |
Sence birileri malzemeler yoluyla onlara zarar vermeye mi çalışıyor? | Open Subtitles | إذاً تعتقد بأن شخصاً يحاول أن يؤذيهما من خلال مورديهما؟ |
Onu yavaş yavaş deri yoluyla zehirlersen, kimsenin farketmeyeceğini düşündün. | Open Subtitles | إعتقدتِ إذا سمّمتَيها ببطىء من خلال الجلد، لا أحد سيُلاحظ |
- Artık, enfeksiyon kan, sıvı veya enjeksiyon yoluyla bulaşmak zorunda. | Open Subtitles | اذاً لربما اتت من خلال نقل الدم او السوائل او الحقن |
Göz attığım kadarıyla artık sosyal medya yoluyla iletişim kuruyorlar- | Open Subtitles | مما إستجمعته فأنهم يتواصلون أكثر من خلال وسائل التواصل الإجتماعي |
Bilse de, her halükarda bu mistik titreşimler yoluyla olmadı. | Open Subtitles | أياً كان ماعرفتهُ هي، لكنه ليس من خلال الإهتزازات الفكرية |
Kısa süre sonra evlilik yoluyla ünlü bir ailenin parçası olacağın için mi? | Open Subtitles | هل لأنك قريبا سوف تكون جزء من هكذا عائلة محترمة من خلال الزواج؟ |
Ve bu, bilimin büyük bir mutluluğudur: önsezilerimizin deney yoluyla mağlubiyeti. | TED | وهنا تكمن المتعه الحقيقه في العلم: هزيمه حدسنا من خلال التجارب العلميه. |
Benim ülkem güvenliğini askeri işbirlik yoluyla koruyor, bu çok açık. | TED | ودولتنا تعتمد على امنها من خلال التحالفات العسكرية ,هذا واضح |
E-sigara yoluyla genç beynin nikotine maruz kalması oldukça endişe verici. | TED | وتعرض عقل المراهق للنيكوتين عن طريق السجائر الإلكترونية أمرٌ مُقلقٌ للغاية. |
Rehberlik yoluyla zaman ve bilgi paylaşımı, akademik destek, ihtiyacı olanlara işletme eğitimi. | TED | مشاركة الوقت والمعرفة عن طريق الإرشاد، الدعم الأكاديمي، تدريب على الأعمال للأخريات المحتاجات. |
- Bu osteofitleri de buldum. Hisle değil, gözlem yoluyla. | Open Subtitles | وجدتُ أيضا هذه النابتات العظمية، عن طريق الملاحظة وليس الإحساس. |
Ve şimdi bunu, sertifika yoluyla almak uçuş testi, ve tüm bu düzenleyici makam onayları süreci söz konusu. | TED | لذلك فالمهم حقا الآن هي مسألة الحصول على الموافقات أختبار الطيران ، وتمر كل هذه العمليات عبر الموافقات التنظيمية. |
İki çocuk büyütürken posta yoluyla haftada bir ders geliyordu annem ona çalışıyordu. | TED | أثناء اعتنائها بطفليها، كانت تستلم درسًا في الأسبوع عبر البريد، وتتدرَّب على العزف. |
Evet. Ayrıca elektrik kesilmelerini araştıran da o, ve işleri kendi yoluyla halletmeyi seviyor. | Open Subtitles | أجل، وهو أيضًا مغتاظ من الإقطاعات ويحب فعل الأمور بطريقته الخاصة |
Fakat işleri kendi yoluyla halletmek için savaşmaktan da hiç vazgeçmedi. | Open Subtitles | ولكنها لم تتوقف عن المحاولة ان تفعل الاشياء بطريقتها الخاصة. |
Hatsu. Nen auranızın Ren arttırımı yoluyla salınışıdır. | Open Subtitles | "الهوتسو"، هو أسلوب تطلق بهِ طاقتكَ الداخليّة على هدفكَ بعد تعزيزها بـ "الرين"" |
Müvekkillerim zorbalık ve yıIdırma yoluyla... itiraf etmek zorunda bırakıIdıklarını iddia ediyorlar. | Open Subtitles | موكلي يصرون على أن إفاداتهم تلك أخذت بالقوة... وعبر الإرعاب الوحشي |
Onlar kara yoluyla gitmek için bekleyenler. | Open Subtitles | هؤلاء الناس ينتظرون للعبور براً. |
Beni köşeye sıkıştırıp, yükü hava yoluyla götürdüler. | Open Subtitles | بينما أجبروني للتوقف نقلوا الشحنة جوًا من هنا |