| yozlaşmış bir kurumun içinde yozlaşmaktan başka bir çare var mı? | Open Subtitles | إنه مجتمع فاسد فلا يمكن إلا أن تكون عضوا فاسدا فيه؟ |
| Gazeteleri oku. Rahmetli başka bir yozlaşmış polis tarafından öldürülmediyse tabii. | Open Subtitles | كلا إذا كان المتوفى قد قتل من قبل شرطي فاسد آخر |
| Çünkü bu bölgedeki yozlaşmış seçkinler insanları ayartma gücünü bile yitirmişler. | TED | لأن ھذه النخبة الفاسدة في المنطقة فقدَت حتى قوّتَھا في الخداع، |
| Ama yozlaşmış polisler varoşları işgal etmeye başladıktan sonra satıcılar geri gelemedi | Open Subtitles | لكن عندما الشرطة الفاسدين يبدأون في إحتلال الأحياء الفقيرة التجار لم يعودوا |
| yozlaşmış şehir konseyi gaddar polislere daha fazla dokunulmazlık vermek istedi. | TED | مجلس المدينة الفاسد أراد أن يمنح الشرطة المزيد من الحصانة على وحشيتها. |
| 2006'da, ilk tanıştığımızda yozlaşmış ve istismarcı yetimhanede yaşıyordu, hiç okula gitmemişti. | TED | لكن في العام 2006 عندما قابلتها لأول مرة كانت تعيش في دار أيتام فاسدة ومسيئة، لم تذهب للمدرسة قط. |
| Birkaç ay öncesine kadar Guatemala, örgütlü suçlarla bağları bulunan yozlaşmış eski askeri yetkililer tarafından idare edilmekteydi. | TED | حتى أشهر قليلة مضت كانت جواتيمالا محكومة من قبل مسؤولين عسكريين سابقين فاسدين تربطهم علاقة بالجريمة المنظمة. |
| Bak, tehlikeli bir adamı tutukladın altını kurtardın, yozlaşmış bir savcıyı işinden aldın. | Open Subtitles | لقد ألقيت القبض على تاجر مسروقات خطير إسترجعت الذهب و أطحت بمدعي فاسد |
| General Ndofa, Afrikanın yozlaşmış diktatörlerinden biri, Başkan Limbani'yi devirdi. | Open Subtitles | الجنرال أندوفا كان أكثر دكتاتور فاسد في أفريقيا خلع ليمباني كرئيس للدولة |
| Batı güçlerinin yozlaşmış bir ajanıyla birlikte çalışabilirsin. | Open Subtitles | و أحياناً تعمل مع عميل محترم لنظام غربى فاسد |
| Ve söylemek isterim ki, ortak olarak doğru bir çökmüş, yozlaşmış batı ajanı seçtin. | Open Subtitles | فلقد عثرت، على شريك مناسب لنظام غربى فاسد |
| Halkını yozlaşmış Roma Katolik düzeninden kurtardı. | TED | حرر رعاياه من المؤسسة الرومية الكاثوليكية الفاسدة. |
| Sizin ülkeniz demokrasiden bahsediyor, ama benimki gibi yozlaşmış hükümetleri destekliyorsunuz. | TED | بلدكم تتحدث عن الديموقراطية، لكنكم تدعمون الحكومات الفاسدة كحكومتي. |
| yozlaşmış mahkemelerin serbest bırakacağını düşündükleri uyuşturucu satıcılarını öldürüyorlar. | TED | يقتلون تاجر مخدرات يظنون بأنه سيفلت من العقوبة بسبب المحاكم الفاسدة. |
| 19. yüzyılda, "doodle" yozlaşmış bir politikacı için kullanılıyordu. | TED | في القرن 19 ، كانت الكلمة لقب لأحد السياسيين الفاسدين. |
| Siz FBI ajanlarının John Dillinger gibi kötü adamları vurduğunu veya yozlaşmış siyasileri tutukladığını düşünüyorsunuzdur. | TED | ربما ظننت أن عملاء مكتب التحقيقات الفدرالي يطلقون الرصاص على الأشرار مثل جون دلينجر والقبض على السياسيين الفاسدين |
| Ve solcu sendikalarla mücadele edip binlerce yozlaşmış polisi kovdu. | TED | ثم حارب الائتلافات اليسارية وأقال ألوفًا من الضباط الفاسدين. |
| bahsettiğimiz tarihin uygarlığın başlangıcından bu yana yozlaşmış ,ahlaksız ve rüşvetçi olduğunu fark edeceksiniz. | Open Subtitles | ستجد أن التاريخ يتكلم عن السلوكٌ الفاسد على طول الخط حتى بداية العالم المتحضر |
| borcumuz rekor seviyelerdedir ve hükümet ve FED yeni para basmaktadır imtiyazlar tanıyarak yozlaşmış sistemi iflastan kurtarma çabası bankaların hayatta kalmasını sağlamanın tek yolu daha fazla para yapmaktır. | Open Subtitles | ديوننا بلغت مستويات قياسية, والحكومة والمصرف الإحتياطي الفدرالي يَنْزفانِ مالا جديداً لإنقاذ النظام الفاسد. |
| Ama petrol tekellerinin ve yozlaşmış hükümet yasalarının yüzünden... biz ve dünyanın geri kalanı 100 yıldan uzun süredir benzine mahkum olduk. | Open Subtitles | ولكن بسبب الشركات النفط العملاقة وقوانين حكومية فاسدة اضطرننا نحن وبقية العالم لاستخدام البنزين لأكثر من 100 سنة |
| Hepsi yozlaşmış, acınası, ikiyüzlü, dejenere olmuş ödlekler. | Open Subtitles | فاسدين, مثيرين للشفقة, منافقين منحطون جبناء |
| Bildiğiniz üzere El Salvador'daki sorunlardan biri de polislerin yozlaşmış olması. | TED | ونحن على علمٍ بأنه في السلفادور كانت إحدى المشاكل فيها هي فساد الشرطة، |
| Kaçakçıların ortadan kalkmasıyla yozlaşmış polislerin o beleşçi hayatlarının sona ermesi an meselesiydi. | Open Subtitles | كانت مسألة وقت فحسب مع التهريب خارج اللعبة موجة الفساد أوشكت على النهاية |
| Hayır, hiç de bile. Sen karanlığın yozlaşmış bir yaratığısın. | Open Subtitles | لن يحدث هذا أنت مخلوق منحط للظلام |
| Şansölye yozlaşmış gibi görünmüyor. Palpatine de bir politikacı. | Open Subtitles | لا يبدو المستشار فاسداً - بالباتين سياسي - |
| Anlarsınız ya, siyasetçilerin yozlaşmış ve tüketicilerin de yoksul olduğu bir toplumda neden yapsınlar ki? | TED | في مجتمع سياسيوه فاسدون والمستهلكون فيه فقراء؟ |
| "Demiryolları şimdiye kadar prensipten yoksun, yozlaşmış kişilerin işi olmuştur." | Open Subtitles | كان بناء سكك الحديد دائماً عمل عديمي الضمير والفاسدين |
| Büyük şirketlerdeki globalistlerin nasıl açgözlü ve yozlaşmış bir hâle geldiklerinden endişeleniyorsunuz. | TED | وقلقون حول إندماج البشر في العولمة، ليغمرهم الجشع والفساد. |
| Krusty'nin yozlaşmış bir uyarlaması gerekseydi, o kişi kesinlikle sen olurdun. | Open Subtitles | إذا كانت هناك نسخة لكرستي أقل جودة فيسعدني أنه أنت |