Gazeteci falan istemiyorum. zaten yeterince canımızı sıktınız. | Open Subtitles | لا للمزيد من الصحفيين أحدثتم ضرراً بما فيه الكفاية |
Burada yaptığın konuşmalarınla zaten yeterince gaza geldiler. | Open Subtitles | إنهم مجانين بما فيه الكفاية من الخطابات التي تلقيها هنا |
Bu Dominikli kızarmış muz yiyiciler gelmeden önce de zaten yeterince kötüydü. | Open Subtitles | كان الوضع سيئاً بما يكفي قبل مجيء هؤلاء الساقطات الدومينيكانيات آكلات الموز. |
Çünkü belirtmeliyim ki, eşimi benden %20 daha havalı ve ilgili olan kopyama kaptırmak üzere olmam zaten yeterince kötü bir şey. | Open Subtitles | لاني يجب ان اقول ان ذلك سئ كفاية انني اخسر زوجتي لصورة طبق الاصل مني والذي يكون بنسبة 20 بالمئة الطف مني |
zaten yeterince şey yaptın. Ama tüm bunlar benim suçum, Joy. | Open Subtitles | قمت بأمور منحرفة مع رجل مشرد فعلت ما يكفي حتى الآن |
Bay Graves'e söylemek istemedim. zaten yeterince üzüntülü. | Open Subtitles | لم أشاء أن أخبر السيد جريفيز بذلك , أنه محبط بما فيه الكفاية |
Haydi, Tom. zaten yeterince riske girdim. | Open Subtitles | إيقاف، توم أخذت المخاطر بما فيه الكفاية. |
zaten yeterince uzakta oturuyorlar. | Open Subtitles | ؟ حسنا، يعيشون بعيدا عنا بما فيه الكفاية |
Oraya gitme Max. Hayatın zaten yeterince karmaşık. | Open Subtitles | ولكن إياكي أن تذهبي هناك ماكس حياتك معقدة بما فيه الكفاية |
Oraya gitme Max. Hayatın zaten yeterince karmaşık. | Open Subtitles | ولكن إياكي أن تذهبي هناك ماكس حياتك معقدة بما فيه الكفاية |
zaten yeterince düşmanımız var. | Open Subtitles | في هذا الربع، نحن نلعب جيداً لدينا أعداء بما فيه الكفاية |
Evet, ama feminen tarafımla zaten yeterince ilgilendiğimi sanıyorum. Teşekkürler. | Open Subtitles | أجل, لكنني استخدمت جانبي الأنثوي بما يكفي اليوم |
Bir rahip gibi hissetmeme neden oluyorsun ve onlardan zaten yeterince nefret ediyorum. | Open Subtitles | تجعلينني أشعر كاني قسيس أنا أكرههم بما يكفي |
Anne, benim tarafımda olman gerekiyor. zaten yeterince kötü hissediyorum. | Open Subtitles | من المفترض أن تكوني بصفي يا أمي أشعر بالسوء بما يكفي |
zaten yeterince kötüyken, bir de akıl hocaları da yanlarında yok. | Open Subtitles | هذا سيئ كفاية لكنهم فقدوا الفرصة ليعرفوا معلومات عن معلمهم |
zaten yeterince korktular. | Open Subtitles | لقد مروا بما فيه الكفاية انهم مصدومون كفاية |
- Bu aralar zaten yeterince gerildi. - Tamam. - Baksana! | Open Subtitles | لديها ما يكفي لتقلق بشأنه مؤخراً الرئيس يقول أنه عليكِ الرحيل |
Bekleyemeyeceğimizi düşündüm. zaten yeterince erteledim. | Open Subtitles | فكرت ألا اؤجل، فقد انتظرت ما يكفي بالفعل |
Büyük şirketler zaten yeterince kazanıyorlar, bu nedenle, sahtecilik de bir tür reklam sayılır, değil mi? | TED | هذه الشركات الكبيرة تكسب ما يكفي من المال، لذا إذا كان هناك شيء، فالتزوير هو فقط شكل حر من الإستثمار، صحيح؟ |
Ana, oradan kalkar mısın? zaten yeterince ağır. | Open Subtitles | أمى ، هلا نزلت عن الشاحنة إنها ثقيلة بما يكفى بالفعل |
Senkenberg, başımıza yeni işler çıkarma. zaten yeterince var. | Open Subtitles | سنكنبيرغ, لدينا ما يكفينا من المشاكل بدون أن تعمل مشاكل أخرى |
Gidemezsin. Kee, başım zaten yeterince dertte. | Open Subtitles | لا يمكنك أن ترحل كي، لدي ما يكفيني من مشاكل |
Ona iltifat etmeyin. zaten yeterince kendini beğenmiş. | Open Subtitles | لا تقوموا بمدحه فهو مغرورٌ بما فيه الكفايه |
Jenna'nın arkadaşı ve ona zaten yeterince yalan söylüyorum. | Open Subtitles | لا تقتلها وحسب، إتفقنا؟ إنّها صديقة (جينا)، و لديّ ما يكفي إثإثقالاً لكاهلي لكذبي على (جينا) بشأن باقي الأمور. |
Hayatı zaten yeterince zor. | Open Subtitles | حياته شاقة كفايةً بحالها هذا |
- zaten yeterince şey yaptın. - Bir şeyler yapmalıyım, yoksa çıldıracağım. | Open Subtitles | ـ أيها الكولونيل، لقد فعلت الكثير سلفاً ـ أعطيني عملاً يا آنسة داشوود وإلا سأصبح مجنوناً |