Çünkü o zaman insanlara savaşma şansı vermek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | لأنه عندها ستضطر لإعطاء الناس فرصة للقتال |
Birleşmiş Milletler'i arayıp sizi yok etmeyeyim diye onlardan arabuluculuk yapmalarını istemek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | ستضطر لتتصل بالأمم المتحدة لتحصل على قرار ملزم لمنعي من تدميرك |
Ona gerçeği söyleyebilirsin, ama sonra bütün saçmalıklarınla birlikte cankurtaran kulübesine taşınmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | يمكنك أن تخبرها بالحقيقة لكن سيتوجب عليك أن تجمع أغراضك و تنتقل إلى محطة حارس الأنقاذ |
Klozet kapağı kaldır yoksa temizlemek zorunda kalırsın! | Open Subtitles | ارفع الغطاء يا حقير و إلا سيتوجب عليك تنظيفه |
Engel olursan, hakim karşısında hesap vermek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | اذا عارضت ذلك فسيكون عليك المثول أمام القاضى صباحا لتبرير ذلك |
Ömrünün geri kalanında tek gözün açık uyumak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | سيكون عليك أن تنامي بعينٍ واحدة مفتوحة لبقية حياتك |
Sevdiğin herkesin öldüğünü görmek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | سيكون عليكِ مشاهدة كلّ الذين تحبينهم يموتون |
Bazen bir dostun düşmanın olur ve onları ortadan kaldırmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | من خانة الأصدقاء إلى خانة الأعداء أحيانًا ويتوجب عليكَ قتلهم |
Yoksa üstlerine şehrin yarısını havaya uçuracak olan şeyi neden engelleyemediğini anlatmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | وإلا ستحتم عليك التفسير إلى (وولف بليتزر) اللعين... لماذا تركت الشيء الذي سيقتل نصف المدينة... |
- Bir daha yaparsan, benimle dalaşmak zorunda kalırsın evlât. | Open Subtitles | لقد سئمت منك يا جونزي إفعلها مرة أخرى و ستضطر للتعامل معي يا بني |
Evrak işini zamanında yapmazsan dosyalar birikmeye başlar ve geç saate kadar iş yerinde kalmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | عندما لا تقوم بمعاملاتك الورقية، ستتكدس، ثم ستضطر للبقاء حتى وقت متأخر. |
Yoksa, sen ödemek zorunda kalırsın. Öyle yada böyle. | Open Subtitles | وإلا ستضطر إلى الدفع بطريقة أو بأخرى |
Bu durumda sen de yeniden çalışmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | أنت ستضطر للعودة إلى العمل |
Göz teması kurarsan yardım etmek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | إن نظرت في عينيه سيتوجب عليك مساعدته |
Judy'nin bizimle Roma'ya gelmesine izin verirsen çamaşırlarını yıkayacak ve ayaklarına masaj yapacak birini bulmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | لو جعلت "جودي" تأتي معنا لروما سيتوجب عليك أن تجد شخص آخر ليغسل غسيلك ويدلك قدميك |
Engel olursan, hakim karşısında hesap vermek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | اذا عارضت ذلك فسيكون عليك المثول أمام القاضي صباحا لتبرير ذلك |
Sonra bu güzel mekan için 2 sene daha beklemek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | فسيكون عليك أن تنتظري سنتين إضافيتين لتقيمي زفافك هنا؟ |
Doğru. Çünkü söylersen beni öldürmek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | صحيح,لأنك إذا فعلت سيكون عليك أن تقتلني على ما أفترض؟ |
Çok fazla ödemek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | سيكون عليك أن تَدْفعُي الكثير من المال |
Eğer yüzündeki o sahte gülüş kaybolursa güney-batı'da bir iş bulmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | لو سقطت تلك الابتسامة من على وجهكِ، سيكون عليكِ إيجاد وظيفة في شركة الشمال الشرقى. |
Andromeda, sen bunun olmasına izin vermezsin, Çünkü sonra da yeni kaptanı kontrol etmek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | أندروميدا), أنتِ لن تسمحي لهذا بالحدوث) لأن في هذه الحالة سيكون عليكِ الخضوع لقبطان جديد |
Bazen bir dost düşman olduğunda temizlemek zorunda kalırsın. | Open Subtitles | من خانة الأصدقاء إلى خانة الأعداء أحيانًا ويتوجب عليكَ قتلهم |
Ya da Blitzer'a lanet şehrin yarısını öldüren o şeye nasıl eşlik ettiğini, ve neden hiçbir şey yapmadığını açıklamak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | وإلا ستحتم عليك التفسير إلى (وولف بليتزر) اللعين... لماذا تركت الشيء الذي سيقتل نصف المدينة... دون أن تفعل شيئا واحدا حول الأمر؟ |