Tabutlarına koyarlarken ayırmak için kollarını kesmek zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | ولكى يضعونهم فى اكفنه مختلفه اضطروا أن يستخدموا المنشار لفصلهم |
Lakin başları dara düşmüş, elden çıkarmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | لكن واجهتهم مشاكل عصيبة و اضطروا لبيع المنزل |
Kanamayı halletmişler ama beyindeki şişliği azaltmak için yerini değiştirmek zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | لقد حُلتْ مشكلةُ النزيفِ بينما إضطروا إلى صنعِ فتحةٍ صغيرة للتخفيفِ من تورمِ الدماغ |
Ona Pulitzer'in ne olduğunu açıklamak zorunda kalmışlar, öyle duydum. | Open Subtitles | سمِعتُ أنهم إضطروا لتعريفه ما هي (بوليتزر) |
Bu yüzden istediklerini elde etmek için biraz maceracı olmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | لذا كان عليهم التحلي بروح المغامرة فيما هم مُقدمين للتعامل معه. |
Son bilgilere göre, kafasındaki şişlik inene kadar doktorlar onu komaya sokmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | اخر الملاحظات تقول ان الاطباء كان عليهم ان يضعوه في غيبوبة حتى يهدا التورم الذي في دماغه |
..geri çekilmek zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | ثم وجب عليهم أن ينسحبوا مجدداً |
Ayırmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | و قام بإبراح (دانو) ضرباً و أفقده الوعي , كان عليّهم إنقاذه منه |
Mühendisliğe göre, rutin bir bakım kazası yüzünden fırlatmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | طبقاً لوحدة الهندسة حادث أثناء الصيانة المعتادة أجبرهم على قذفها |
Güney Atlantik'teki kasırga gücündeki rüzgarlar nedeniyle Falkland Adaları'na iniş yapmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | في الخارج يتعامل مع الطقس رياح قوة الأعاصير في أطلنطا الجنوبية أجبروا على الهبوط في فلوكلاندس |
İnşaat alanında bir şey olmuş ve tüm projeden vazgeçmek zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | حصل شيء في الموقع و اضطروا لإيقاف المشروع بكامله |
Baskıyı azaltmak için kafatasının bir çok yerinden kesmek zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | ولكي يخففوا عليه، اضطروا لقطع قطعة من جمجمته |
İçe çekilebilir uydu direğini söktükten sonra tavana kaynak yapmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | اضطروا للحام السقف بعد أن أزالوا هوائى فضائى قابل للطى |
Ve adamda hoparlörlü telefon olduğuna çok sevinmişler çünkü biriyle konuşup bir giriş kodunu alabilmek için bir saat beklemek zorunda kalmışlar, eve vardıktan sonra. | TED | وكانوا سعداء للغاية أن ذلك الرجل كان عنده هاتف بمكبّر للصوت لأنهم اضطروا للانتظار على الهاتف لساعة كاملة للتحدث لأحدهم ليعطيهم شفرة وصول بعد أن وصلوا إلى هذه المرحلة. |
Çürük olduğu için yıkmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | اضطروا الى هدمه كان محكوما |
Sakinleştirici vermek zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | لقد إضطروا لتخديرك |
Çenesini telle bağlamak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | إضطروا إلى ربط فكيه |
Arkadaşım öyle feci dövülmüş ki hapse götürebilmek için önce hastaneye götürmek zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | تم ضرب صديقي بطريقة سيئة للغاية كان عليهم أن يضعوه في المستشفى قبل أن يتمكنوا من إرساله إلى السجن |
Gömlek ve pantolonu kesmek zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | القميص و السروال كان عليهم أن يقطعوهم. |
Onu kapatmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | وجب عليهم أن يحتجزوه |
Danno'yu bayıltmış. Ayırmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | و قام بإبراح (دانو) ضرباً و أفقده الوعي , كان عليّهم إنقاذه منه |
Mühendisliğe göre, rutin bir bakım kazası yüzünden fırlatmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | طبقاً لوحدة الهندسة حادث أثناء الصيانة المعتادة أجبرهم على قذفها |
İNSAN MASALLARI "Sonra canavarlar kaçıp saklanmak zorunda kalmışlar. | Open Subtitles | ثم هرب الوحوش و أجبروا على الإختباء |