Tamam, dışarıdan bir şeyler alabilirim. Yemek yapmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | بالطبع، و قد أحضر معي طعاما و لن تضطري للطبخ |
Benim evime gidebiliriz böylece tek başına oturmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | أعني، يمكننا أن نذهب إلى مسكني وبالتالي لن تضطري إلى الجلوس وحدكِ في هذا المطعم |
Önemli olan şu ki, Jake kadınlara en baştan daha iyi davranırsan bu derslerden hiçbirini öğrenmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | الموضوع هو,جاك لن يكون عليك تعلم اي من هذه الدروس اذا كنت تعامل النساء جيداً في المقام الاول |
Bir dahaki sefere çocuklara ne diyeceğimizi düşünürüz. - Böyle sıvışmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | في المرّة المقبلة، سنكتشف ما علينا قوله للصغيرين حتّى لا تضطر للتسلل خارجاً هكذا |
Eğer şanslıysan bu tekniği hayatın boyunca uygulamak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | إذا كنت محظوظاً ، فلن تضطر لإستعمال هذه التقنية أبداً |
Bana aşağı kapının anahtarını verirsen, her işe geldiğimde kapı otomatiğine basmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | يجب ان تعطيني نسخة من المفاتيح لكي لا يتوجب عليك فتح الباب في كل مرة آتي الى العمل. |
Aşağıya götürebilirsin istersen. Yağmurun altında yemek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | يمكنكِ أخذ إلى الطابق السفلي ليس عليكِ أن تأكليه في المطر |
Umarım kullanmak zorunda kalmazsın, ama... Güvende olmanı istiyorum. | Open Subtitles | أرجو ألّا تضطرّي لاستخدامه لكنْ أريدك أنْ تبقي بأمان |
Umarız ki, önümüzdeki 8 ayı daha ıslahevinde geçirmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | ونأمل أنك لن تضطري لإمضاء الثمانية أشهر القادمة في الأحداث |
İşler içten içe sızıyor gibi hissettiğinde sadece günlük şeylerle ilgilenirsen o zaman çıldırmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | لو اهتممتِ بالأمور يوميًا عندئذٍ لن تضطري للفزع كلما شعُرتِ أنها تغرقك |
Yani başka bir kiracı daha aramak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | .اعني انك لن تضطري للبحث عن مستأجر أخر |
Sopanı yeterince hızlı sallarsan temponu yavaşlatmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | أجل هكذا، سيدي إن قمت بتحريك العصى بسرعة كافية فلن يكون عليك أن تخفف من وتيرتك |
Böylece sersem gibi her yere taşımak zorunda kalmazsın. Ceketlerin bırakıldığı yerler gibi. | Open Subtitles | وعليه قلن يكون عليك حملها بالأرجاء كالغبي مثل غرفة المعاطف |
- Bir dahaki sefere çocuklara ne diyeceğimizi düşünürüz. Böyle sıvışmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | في المرّة المقبلة، سنكتشف ما علينا قوله للصغيرين حتّى لا تضطر للتسلل خارجاً هكذا |
Sen en iyisi kaplumbağa kabuğuna geri dön böylece hiçbir şeyle yüzleşmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | لِمَ لا تعود إلى صدفة السلحفاة الخاصّة بك وبذلك لا تضطر لمواجهة شيء؟ |
Şansımız varsa, Yasemin'le evlenmek zorunda kalmazsın böylece. | Open Subtitles | إذا كنا محظوظين فلن تضطر للزواج من ياسمين بعد كل ذلك |
Fiziksel olarak korur yürüyüşe çıkmak istemez, beslemek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | يوفر لك الحماية الجسدية لا يتوجب عليك أخراجه للمشي أو أطعامه |
Böylece onları hissetmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | لذا ليس عليكِ أن تُشْعِريهم بذلك. |
Quinn'in başka bir kadına asıldığını da görmek zorunda kalmazsın hem. | Open Subtitles | ولن تضطرّي إلى رؤية (كوين) يغازل امرأة أخرى |
Böylece sağındaki herifin numarasını unutmaz, ...bir dahaki sefere kopya çekmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | لكي تتذكر ذلك الاسم لمن يقف على يمينك ولن تضطر للنظر في المرة القادمة. |
Böylece mahkemeye gitmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | ولن يتوجب عليكِ حتى المثول أمام المحكمة |
Eğer uslu bir kız olursan, paylaşmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | إن كنت فتاة صالحة فلن تضطري إلى ذلك |
Ne zaman alabilirim? 6'dan önce gelirsen bu sefer köpekle dalaşmak zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | إن جئتَ إلى هنا قبل السادسة فلن تضطرّ إلى مقاتلة الكلب هذه المرّة |
Umarım bu akşam gelmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | أتمنّى بأنّ لن يكون عليكِ المجيء اللّيلة. |
Neden gelmemeyi denemiyorsun, böylece yürümek zorunda kalmazsın? | Open Subtitles | ما رأيك بألا تذهب؟ هكذا لن تضطر إلى المشي البتة |
Bu kayıt defterini bir göz atsana. Belki de özür dilemek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | ألقِ نظرة على سجل المكالمات ربما لن تضطرين لفعل ذلك |