Başına gelen bu. Bu yapmak zorunda olduğun şey. | Open Subtitles | إنه حيث قذفت بك الأقدار إنه ما توجب عليك فعله |
Başına gelen bu. Bu yapmak zorunda olduğun şey. | Open Subtitles | إنه حيث قذفت بك الأقدار إنه ما توجب عليك فعله |
Yapmak zorunda olduğun bir şey için nasıl üzgün olursun? | Open Subtitles | كيف لم أن تعتذري من شي توجب عليك فعله ؟ |
Doğruyu söylemek zorunda olduğun ve suçunun şey olacağı fikrinde rahatlatıcı bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء مريح بشأنْ فكرة أنّ عليك قول الحقيقة ويمكنك أنْ تكون... |
Ama bu her şeyin girmesini engellemek zorunda olduğun anlamına gelmez. | Open Subtitles | ولكن هذا لا يعني أنّ عليك صد كل شيء آخر |
Ama, Tanrım, senin yapmak zorunda olduğun şeyleri düşündüğümde. | Open Subtitles | لكن يا الهي عندما افكر في الاشياء التي تحتم عليك فعلها. - نعم |
Aynı Cassandra ve oğlunla birlikte olmak zorunda olduğun gibi. | Open Subtitles | وكأنك تحتم عليك الذهاب إلي (كاسندرا) وتحتم عليكَ رؤية إبنها فحسب |
Yapmak zorunda olduğun şeyi yaptın Teğmen. | Open Subtitles | فعلت ما توجب عليك فعله ايها الليفتانيت |
Bu kendi başına yapmak zorunda olduğun anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | لا يعني أنّ عليك أنْ تخوضينها لوحدك. |
Hey, yapmak zorunda olduğun şeyi yaptın. | Open Subtitles | هاي , لقد قُمت بما تحتم عليك. |