Bu konuda yalan söylemek zorunda olmadığımı bilmek. | Open Subtitles | معرفة أنني لن اضطر للكذب بشأن ذلك |
- Vay canına. Bunu yapmak zorunda olmadığımı söylemiştiniz. | Open Subtitles | -أعني، قلت أنّي لن اضطر لفعل ذلك . |
Bunun yeni evim olduğunu, yeni hayatım olduğunu ve ailemi bir daha asla görmek zorunda olmadığımı düşündüm. | Open Subtitles | وأتذكّر الإعتقاد بأن هذا هو بيتي الجديد وحياتي الجديدة، ولست مضطرة إلى رؤية والداي مجددًا أبدًا |
Bunun yeni evim olduğunu, yeni hayatım olduğunu ve ailemi bir daha asla görmek zorunda olmadığımı düşündüm. | Open Subtitles | وأتذكّر الإعتقاد بأن هذا هو بيتي الجديد وحياتي الجديدة، ولست مضطرة إلى رؤية والداي مجددًا أبدًا |
Evet, bir şey söylemek zorunda olmadığımı anladım. | Open Subtitles | نعم أعلم أنني لست بحاجة لقول أي شيء. |
Evet, bir şey söylemek zorunda olmadığımı anladım. | Open Subtitles | نعم أعلم أنني لست بحاجة لقول أي شيء. |
zorunda olmadığımı biliyorum. İstiyorum. | Open Subtitles | اعرف انه لا يجب علي فعل ذلك انا اريد ذلك |
zorunda olmadığımı biliyorum. | Open Subtitles | اعرف انه لا يجب علي فعله |