İnsanları öncelemekteki ikinci Zorunluluk her şeyinizi ortaya koymaktır. | TED | الضرورة الثانية لمنح الأولوية للناس لنشارك جميعا في الأمر. |
Bunun sonuçlarını düşündüğünüzde, eğer bu periyodik olarak meydana gelen, doğal ve olağan yok oluşlara inanıyorsanız, türümüzü değiştirmek ahlaki bir Zorunluluk oluyor. | TED | وبينما تفكر في عواقب هذا، إذا كنت تعتقد أن الانقراضات أمر طبيعي وشائع وعادي ويحدث بشكل دوري، سيصبح من الضرورة الأخلاقية تنويع أنواعنا. |
Evet, evrimsel bir Zorunluluk olarak ailelerimizi ve arkadaşlarımızı önemsemeliyiz. | Open Subtitles | نعم هناك التزام تطوري لسر اهتمامنا بالأهل و الأصدقاء |
Şirketin tasarladığı çalışmalarda, sonuçları ifşa etmek gibi gerçek bir Zorunluluk yok, değil mi? | Open Subtitles | حيث أن الدراسة أقيمت في الداخل لا يوجد التزام حقيقي بكشف هذه النتائج؟ أليس كذلك؟ |
Bana kalırsa bizi pohpohlamak ve istediklerimizi yerine getirmek Zıpçar ve diğer elek şirketler için bir tercihten çok bir Zorunluluk. | TED | وهذا ليس خيارا لهم فقط، ولكنني أعتقد أنه ضرورة لزيبكار و الشركات الشبكية الأخرى لإذهالنا فعلا، لكي يكونوا كخدمة التوصيل الشخصي. |
Bu bir Zorunluluk, her gün seçeceğin bir Zorunluluk. | Open Subtitles | هذا هو الالتزام بعينه إلتزام يمكنك اختياره كل يوم |
Fakat burada bir tür Zorunluluk hissetmeye başladım. | Open Subtitles | لقد بدأت أشعر أنني رجل ذو إلتزامات هنا |
Dolaylı Zorunluluk hissedilmez eğer aynada yansıyan yüzü sevmiyorsanız ya da selden aşağı inen bir tekne değilseniz. | Open Subtitles | الضرورة لذا لَمْ تستشعر لو هو لَيسَ مثل وجه منعكس في مرآة، أَو مركب يَنحدرُ اسفل السيل. |
Ümit ediyorum ki; ama kesinlikle bir Zorunluluk değil; bu durum daha samimi ilişkilere yelken açmamızı sağlayabilir. | Open Subtitles | وهناك امل لأبدأ ولكن الضرورة تتطلب طبيعة العلاقات الحميمة |
Lâkin yavaş yavaş, zamanla kendime Zorunluluk dışında gelişmeye izin verdim. | Open Subtitles | , لكن ببطئ , بمرور الوقت , سمحت لنفسي أن تخرج بدافع الضرورة |
Yapacağım şey, günden güne, Zorunluluk meselesine dönüştü. | Open Subtitles | كل ما كنت أقوم به من يوم لآخر كانت أفعال بحكم الضرورة. |
Bu nedenle işim gereği kendisine yardım etmeyi Zorunluluk olarak hissediyorum. | Open Subtitles | لذا أعتقد أنا فقط أشعر التزام المهنية لمساعدته. |
- Yerine otur. - Yargıç, yasal bir Zorunluluk yok! | Open Subtitles | حضرة القاضية لا يوجد التزام قانوني |
Ned'le tanışana kadar, seksin kadınlara Tanrının verdiği korkunç bir Zorunluluk, ağrılar ve topuklu ayakkabılar gibi olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | "حتى قابلت "نيد ...كنت دائماً مقتنعه بأن الجنس مجرد التزام فظيع وضعه الله على النساء مثل القيود او كعوب الحذاء العاليه |
Yasal bir Zorunluluk yok. | Open Subtitles | لا يوجد التزام قانوني |
Ailemizi güçlendirmek artık geciktiremeyeceğin bir Zorunluluk. | Open Subtitles | تحصين عائلتنا أصبح ضرورة لم يعد بوسعك تجاهلها |
Bu yüzden Mars'a koloni kurmak boş hayal değil, bir Zorunluluk. | Open Subtitles | لهذا فإستعمار كوكب المريخ ليس مجرد أحلام إنها ضرورة |
Ama sizin işinizde bu bir Zorunluluk olsa gerek? | Open Subtitles | ولكن أعتقد في نمط عملك تعتبر ضرورة |
Bunun Zorunluluk yaratacak kadar bir anısı olmamıştır herhalde. | Open Subtitles | لم تكن بالقدر الكافى لنجعل منها إلتزام |
itiraz değil. bu bir Zorunluluk. | Open Subtitles | ليس إعتراض بل إلتزام |
Fakat burada bir tür Zorunluluk hissetmeye başladım. | Open Subtitles | لقد بدأت أشعر أنني رجل ذو إلتزامات هنا |
Çok sıradan, bağ yok, Zorunluluk yok. | Open Subtitles | عادي جدا, لا تعقيدات ولا إلتزامات |