İçinde aseton, silen, tolüen, titanyum dioksit ve çeşitli hidrokarbonlar var. | Open Subtitles | فوجدت" آسيتون"زايلين"تولين " " ديوكسيد التايتانيوم " -هيدروكربونات متنوعة |
Cebinde aseton bulmuşlar. | Open Subtitles | لقد عثروا على آسيتون على بنطاله |
Neyle yaptın? Kloroform, metanol ve aseton. | Open Subtitles | " كلوروفورم " ميثانول " آسيتون " |
Peki, yani Colette sana geldi, Ben Aston'la ilişkisi olduğunu söyledi çünkü ondan hamile kalabileceğini düşünmüştü, değil mi? | Open Subtitles | حسنٌ، أتت إليك (كوليت) و قالت لكَ أنّها على علاقة غير شرعية بـ(بين آسيتون). وحسبت أنّها حبلى منه، صحيح؟ |
Patronun, Ben Aston bebeğin gerçek babası mı? | Open Subtitles | هل رئيسكِ بالعمل بين (آسيتون) هو الوالد الحقيقيّ للطفلة؟ |
Calleigh, aseton kokusu alıyorum. Hafif limonlu bir aseton. | Open Subtitles | آسيتون من نهفة ليمون |
Kaltaklarından birine ait sanırım. "aseton muyum ben?" | Open Subtitles | إحدى ساقطاته احتالت عليَّ, على ما أعتقد" "أنا مِثل, (آسيتون)؟ |
- Toluen, aseton, propan ve bütan. | Open Subtitles | " تولين - آسيتون - بروبين |
Rick'in kotunda aseton var. | Open Subtitles | يوجد آسيتون على بنطال (ريك) |
Yani Aston'ın bebeği kaçırmış olabileceğinden şüphelenmenin bir anlamı yok. | Open Subtitles | لذا لا سبب يدعو للشكّ بإحتمالية إختطاف (آسيتون) للطفلة. |