Ve işte diyorum ki: Sadece bir makine var, ve işletim sistemi Web. | TED | بذلك، خطة، فعل، أخذ بعيداً. أذن هذا ما أريد قوله: هناك آلة واحدة فقط، والويب هي برنامج تشغيلها. |
Hepsi birbirine bağlanmış, biz de onları büyük bir makine şeklinde düşünmeliyiz, ama asıl durum bu değil. | Open Subtitles | الكثير منها مترابط لكنها ليست عبارة عن آلة واحدة |
bir makine üretiyoruz ve onu eğitiyoruz. Aslında bir makine de değil, birçok makine. Bunu fenotipteki genomu tercüme etmek ve anlamak için yapıyoruz. | TED | نبني آلة ونقوم بتدريب آلة -- حسناً، ليست آلة واحدة فقط، العديد العديد من الآلات -- محاولةً لفهم وترجمة الجينوم إلى نمط ظاهري. |
Anlatacağım küçük bir hikaye var, ve şunu öneriyor; yapıyor olduğumuz şeyler, aslında düşünmek istediğimiz şeylerdir. 5,000 günde gerçekleşen bu şey -- tüm bu bilgisayarlar, mobil aygıtlar, cep telefonları, dizüstü bilgisayarlar, tüm bu sunucular -- temel olarak tüm bu bağlantıları çıkardığımız şey aslında sadece bir makine. | TED | أذن، لدي قصة بسيطة نوعاً ما، وهي تقترح أن ما نريد التفكير به هو الأشياء التي نصنعها، الأشياء التي حدثت في ال5,000 يوماً. ذلك أن كل هذه الحاسبات، كل هذه الأجهزة المحمولة، كل شرائح الهواتف، كل الحاسبات المحمولة، كل المخدمات-- أساساً مخرجات كل هذه الإتصالات هو أن لدينا آلة واحدة. |
bir makine hala çalışıyordu. | Open Subtitles | آلة واحدة بقيت تسجل. |
Hayır, bir makine. | Open Subtitles | لا ، آلة واحدة |