Şu anda tek ispatlayabileceğimiz şey Anson'ın ekibimi havaya uçurmaya çalıştığıdır. | Open Subtitles | الآن، كل ما باستطاعتنا إثباته هو أن (آنسن) حاول تفجير فريقي. |
Birilerinin Seattle'a uçup, Anson'ın kalbine kazık saplaması gerek... - Kârlılık raporunu görmüş müydün? | Open Subtitles | (على أحدنا الإسراع إلى (سياتل وقتل (آنسن)، هل رأيت تقرير المُربحيّة؟ |
Hayır. Baer/Grant Yayıncılık yok Baer/Grant Yayıncılık yok Anson Baer yoksa. | Open Subtitles | (لا وجود لشركة (بيرغرانت (للنشر، بدون (آنسن بير |
- Anson Baers, şehirde, Ritz Carlton'daymış. | Open Subtitles | آنسن بير) موجود) (في المدينة في فندق (ريتز كارلتن |
Anson ile daha fazla çalışmak zorunda kalmanı istemediğini söyledi. | Open Subtitles | قالت بأنها لا تريد أن تتركك تستمر في العمل لصالح (آنسن). |
Trafik kameralarını izlerken Anson'ın evinden tıraş olmuş halde pılısını pırtısını toplayıp çıkışına tanık olmuş. | Open Subtitles | إنه يشاهد كاميرات المرور، ولقد رأى (آنسن) يغادر شقته. مع حقيبة سفرية، وحلاقة طرية. |
Anson'ın Jaguar'ı Brickell'ın orada tespit ettim. | Open Subtitles | لقد رصدت للتو سيارة (آنسن) على كاميرا في (بريكل). |
Anson'ın önüne geçip yoldan gelişini gözleyeceğimizi sanıyordum. | Open Subtitles | أعني، اعتقدت أن الفكرة هي سبق (آنسن)، حتى نستطيع رصده من الطريق. |
Anson'ın yeşil bir Jaguar kullandığına emin misin? | Open Subtitles | هل أنت متأكد أن (آنسن) في سيارة (جاغ) خضراء؟ |
Anson, annemin evine bir psikopat göndermiş Sam. | Open Subtitles | لقد أرسل (آنسن) مريضا نفسيا إلى بيت أمي يا (سام). |
Mike, Anson tam da bunu yapmanı ister. | Open Subtitles | هذا بالضبط ما يريد منك (آنسن) أن تفعله، يا (مايك). |
Anson'ı kıstırdık; ama hemen harekete geçmeliyiz. | Open Subtitles | (آنسن) في المنطقة هنا، لكن علينا أن نتحرك الآن. |
Daha bu sabah CIA'de Anson Fullerton'ın kim olduğunu bir Allah'ın kulu dahi bilmiyordu. | Open Subtitles | خلال هذا الصباح، لم يكن أحد من الاستخبارات يعلم من كان (آنسن فولرتن). |
Mike, Anson bu binadaysa izini bulmak günler sürebilir. | Open Subtitles | لذا يا (مايك)، إذا كان (آنسن) في ذلك المبنى، سيكلفنا ذلك أياما لإيجاده. |
Anson, telleri kesip içeri dalacak kalıba sahip değil. | Open Subtitles | لكن كيف أمكنه الدخول؟ لا يبدو (آنسن) من النوع الذي يتسلق الحواجز ذات الأسلاك الشائكة. |
Az önce bir CIA timi geldi, Anson. | Open Subtitles | أجل، فريق الاسخبارات وصل لتوه، يا (آنسن). |
Anson'ın kimlerle çalıştığını öğrenene kadar CIA, polisi buraya yaklaştırmayacak. | Open Subtitles | الاستخبارات تبقي الشرطة بعيدا، حتى يعرفوا الكثير حول من كان يعمل معه (آنسن). |
Ekip arkadaşına silah doğrultan kimsenin Anson Fullerton'ın yanına yaklaşmasına izin vermem. | Open Subtitles | لن أدرع شخصا يحمل السلاح في وجه فريقه الخاص قريبا بأي شكل من (آنسن فولرتن). |
Peki Anson, gerçekleştirme prosedürü için ararsa, ne yapayım? | Open Subtitles | (ماذا لو اتصل (آنسن بشأن إجراء الإثبات؟ |
Seni boşuna ümitlendirmek istemem; ama Anson'a dair bir ipucu bulmuş olabilir. | Open Subtitles | لا أريد ان أرفع من آمالك كثيرا، لكن،آه... يبدو أن لديه خيطا على (آنسن). |