"أتمتع" - Translation from Arabic to Turkish

• zevk
• tadını
• sahip
• bende
• keyif
• keyifliydi
• eğleniyorum

Öpüşmeden sadece zevk almadım, gerisindeki verimlilikten heyecanlandım.
لم أتمتع بالقبله فقط بل بل بالكفائه التى تمت بها أيضاً

Sığınağının tepende çöküşünü seyretmekten zevk aldığımı mı düşünüyorsun?
هل تعتقد أننى أتمتع برؤية ملجأك يدمر رأسك ؟

Bir bardak kafeinsiz kahvenin tadını çıkarmak için bundan vazgeçmemi mi istiyorsun?
هل تريديني أن أتخلى عن هذا لأجل أن أتمتع بكوب عديم الكافيين؟

Her zaman sahip olduğumu söylerlerdi, ama hiç yapamadım. Hiç sahip olmadım.
لطالما قالتا إنني أتمتع بها, لكن غير صحيح, لم أتمتع بها قط

Bildiğiniz gibi, kalan tüm su bende. Neden sürekli bu herifi seçiyoruz ki?
كما تعرفون , أنا أتمتع بكل الماء المتبقى لماذا تظلون تنتخبوا هذا الرجل؟

İyice garipleşmeye başladı ama teşekkürler, bowling salonunda çalışmaktan keyif alıyorum.
الأمور تتلخص بسرعة، لكن شكراً أنا أتمتع بالعمل في نادي البولينق

Seninle vakit geçirmek gerçekten çok keyifliydi, ve ben bu kadar keyfi hak etmiyorum.
لا ، لا انه مجرد أنا حقا أتمتع بقضاء الوقت معك وأنا لا أستحق الكثير من المتعه

Ben eğleniyorum. Bu eğlencenin bitmesini istemiyorum.
أنا أتمتع ولا أريد للمتعة أن تنتهى

Bu kısımdan çok zevk aldım.
أنا أتمتع كثيراً بهذا الجزء . إذاً , هو ..

Bir lokma yemekten zevk aldığım tek yer burası.
فهذا هو المكان الوحيد الذي أتمتع فيه بالأكل

Peki, bir adım geri almak ve her an zevk çalışıyorum.
. حسناً ، أنا أحاول أن أتراجع و أتمتع باللحظة

Bunu yorgunluktan tükendiğim bu geceyle ziyan etmek istemiyorum, çünkü bundan zevk almak istiyorum.
لا اريد أن اهدرها لا أريد أن اهدرها في ليلة أنا مرهقة فيها كي أتمتع بها لأنني أريد التمتع بها

Böylelikle tatlımın tadını çıkarırken bir yandan da manzarının tadını çıkarabilirim.
و هكذا أستطيع التمتع بالمناظر الجميلة بينما أتمتع بأكل الحلوى

- İyi. Bekarlığın tadını çıkarıyorum.
لماذا لا تذهبى وحسب ، فأنا أتمتع بحياة العذوبية ؟

o günlerin tadını çıkarmayı seveceğim günler olduğuna inanmıyorum.
لاأعتقد آخر هذه الأيام التي أفضل أن أتمتع بها

Sabır sahip olduğum az sayıda erdemden biridir.
الصبر هو أحد الفضائل القليلة التى أتمتع بها

Benim sahip olmadığım ayrıcalıklara ihtiyacı var.
أريدها أن تتمتع بكل المزايا التي لم أتمتع بها

Yeterli notlara veya fiziksel yeterliliğe sahip değildim.
غير أني لم أحقق المعدلات المطلوبة ولم أتمتع بقدرة التحمّل الجسمانية.

Kahrolası, bende senin içgüdülerin olsaydı on cent dahi kaybetmezdim.
لو كنت أتمتع بموهبتك الفطرية لما خسرت سنتاً

Bazen Luchs'un benimle birlikteyken ne kadar mutlu olduğunu görünce bende özel bir şeyler olmalı diye düşünüyordum.
أحيانا كنت أظن أنني أتمتع بشيء خاص عندما كنت أرى كم السعادة التي كانت تجتاح لوكس و هو بجانبي

Bugünün kalanı için, gidip iki Jet Ski kiralayacağız ve orospu çocuğu gibi kafayı çekeceğiz çünkü çok sağlam mal var bende.
أما بالنسبة لبقية اليوم ، سوف نقوم بتأجير مزلاجتين وسوف ننتشي بشدة كأوغاد لإنني أتمتع بقدرة رائعة على لف أوراق التبغ

Ondan hep keyif aldım, fakat yeterli değildi.
دائما ما كنت أتمتع بهذا لكن لم يكن ذلك كافيا

Politik görüşlerini beğenmedim ama sohbeti keyifliydi.
لا أحب سياسته ولكني أتمتع بسرعة البديهة

Burada çok eğleniyorum...
انا أتمتع بهذا أكثر مما ينبغي