"أجرؤ على" - Translation from Arabic to Turkish

    • cesaret
        
    • cüret edemem
        
    • cesaretim var
        
    • gönlüm el vermedi
        
    Festivaldeyken bir adam bana bacaklarımın arasına nasıl bongo koymaya cesaret ettiğimi sormuşu. TED ذات مرة في مهرجان سألني رجل كيف أجرؤ على وضع الطبول بين قدمي
    Gerçekle yüzleşmeye, düşünmeye, zor sorularla yüzleşmeye cesaret etmeye başladım. TED بدأت أجرؤ على مواجهة الحقيقة، وعلى التفكير، ومواجهة الأسئلة الصعبة.
    Görmeyi o kadar istiyordum ki, artık hayal etmeye bile cesaret edemez oldum. Open Subtitles بلغت رغبتي في رؤيته درجة أنني لم أعد أجرؤ على تخيله بعد ذلك
    Daha fazla mucize olması için dua etmeye cüret edemem. Bir sefer bile olsa. Open Subtitles لا أجرؤ على الصلاة من أجل أي معجزات إضافية ، ليس في يوماً واحد
    Benim onları sevmeye, silah yerine Tanrı'ya güvenmeye cesaretim var. Open Subtitles إنني أجرؤ على محبتهم في المقابل و أنا أجرؤ على الثقة بالرب بدلاً من المدافع
    Onlar öldükten sonra da işten çıkarmaya gönlüm el vermedi. Open Subtitles عندما ماتا، لم أجرؤ على طردهما.
    Kabul etmeme o kadar alıştılar ki reddetmeye cesaret edemiyorum artık. Open Subtitles أعتادوا على أن أقبل و على أنى لا أجرؤ على الرفض
    Benden alınsa bile, size karşı gelmeye nasıl cesaret ederim? Open Subtitles إن كنتي تودين إبعادها، كيف يمكنني أن أجرؤ على المجادلة؟
    Sadece bu kadarını söyleyebilirim leydim. Ben de cesaret edemem. Open Subtitles حسنا، ذلك فقط، يا سيدتي لا أجرؤ على التحدث أكثر.
    Sesimi çaldılar ve onun sonrasında söylediğim hiçbir şeyin önemi olabileceğini inanmaya cesaret etmedim. TED سرقوا صوتي، وفي مابعد، لم أكن أجرؤ على الاعتقاد أن أي شيء يمكن أن أقوله سيكون مهماً
    Bu klibi hazırlarken Joe's Pub'da şarkı söylediğim bölümü koymaya cesaret edemedim. TED لدى القيام بتحرير هذه اللقطات، لم أكن أجرؤ على تحرير لقطة لي أغني في مرقص جو.
    Başhemşire benden çok hoşnutsuz. Dönmeye cesaret edemiyorum. Open Subtitles ورئيسةالممرضاتغاضبة، ببساطة لا أجرؤ على العودة
    Faizleri o kadar yüksek ki daha önce gitmeye cesaret edememiştim ama artık bunun için endişelenemem. Open Subtitles ولكن نسبة الفائدة عالية جداً لذلك لم أجرؤ على الذهاب سابقاً لكن لم أعد أبالى بذلك
    Birisini öldürdüm ama parasını almaya cesaret edemeyip sakladım mı? Open Subtitles أأقول لهم إني قتلت ولم أجرؤ على أخذ المال؟
    Annemin paniğini gören doktor sperm bulaşmış bir domates tarafından gebe bırakıldığını ona söylemeye cesaret edemedi. Open Subtitles وفي مواجهة الذعر أمي، الطبيب لم أكن أجرؤ على أقول لها وقالت أنها قد تم المشربة جانب طماطم ملوثة.
    İçine ne koyduklarını düşünmeye cüret edemem. Open Subtitles لا أجرؤ على السماح لنفسي بتخيل ما الذي وضعوه بداخله
    Çünkü evlisin ve öpmeye cüret edemem. Open Subtitles و لكن . لأنك متزوجه لم أجرؤ على تقبيلك
    - Sorun şu ki, bunlardan hiçbirine dokunmaya cüret edemem. Open Subtitles المشكلة هي , لن أجرؤ على لمس أي هذه
    Yukarı çıkmaya cesaretim var mı? Open Subtitles هل أجرؤ على الصعود؟
    Aslında şunu söylemeye cesaretim var: Open Subtitles في الواقع ... كنت أجرؤ على القول
    Onlar öldükten sonra da işten çıkarmaya gönlüm el vermedi. Open Subtitles عندما ماتا، لم أجرؤ على طردهما

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more