Festivaldeyken bir adam bana bacaklarımın arasına nasıl bongo koymaya cesaret ettiğimi sormuşu. | TED | ذات مرة في مهرجان سألني رجل كيف أجرؤ على وضع الطبول بين قدمي |
Gerçekle yüzleşmeye, düşünmeye, zor sorularla yüzleşmeye cesaret etmeye başladım. | TED | بدأت أجرؤ على مواجهة الحقيقة، وعلى التفكير، ومواجهة الأسئلة الصعبة. |
Görmeyi o kadar istiyordum ki, artık hayal etmeye bile cesaret edemez oldum. | Open Subtitles | بلغت رغبتي في رؤيته درجة أنني لم أعد أجرؤ على تخيله بعد ذلك |
Daha fazla mucize olması için dua etmeye cüret edemem. Bir sefer bile olsa. | Open Subtitles | لا أجرؤ على الصلاة من أجل أي معجزات إضافية ، ليس في يوماً واحد |
Benim onları sevmeye, silah yerine Tanrı'ya güvenmeye cesaretim var. | Open Subtitles | إنني أجرؤ على محبتهم في المقابل و أنا أجرؤ على الثقة بالرب بدلاً من المدافع |
Onlar öldükten sonra da işten çıkarmaya gönlüm el vermedi. | Open Subtitles | عندما ماتا، لم أجرؤ على طردهما. |
Kabul etmeme o kadar alıştılar ki reddetmeye cesaret edemiyorum artık. | Open Subtitles | أعتادوا على أن أقبل و على أنى لا أجرؤ على الرفض |
Benden alınsa bile, size karşı gelmeye nasıl cesaret ederim? | Open Subtitles | إن كنتي تودين إبعادها، كيف يمكنني أن أجرؤ على المجادلة؟ |
Sadece bu kadarını söyleyebilirim leydim. Ben de cesaret edemem. | Open Subtitles | حسنا، ذلك فقط، يا سيدتي لا أجرؤ على التحدث أكثر. |
Sesimi çaldılar ve onun sonrasında söylediğim hiçbir şeyin önemi olabileceğini inanmaya cesaret etmedim. | TED | سرقوا صوتي، وفي مابعد، لم أكن أجرؤ على الاعتقاد أن أي شيء يمكن أن أقوله سيكون مهماً |
Bu klibi hazırlarken Joe's Pub'da şarkı söylediğim bölümü koymaya cesaret edemedim. | TED | لدى القيام بتحرير هذه اللقطات، لم أكن أجرؤ على تحرير لقطة لي أغني في مرقص جو. |
Başhemşire benden çok hoşnutsuz. Dönmeye cesaret edemiyorum. | Open Subtitles | ورئيسةالممرضاتغاضبة، ببساطة لا أجرؤ على العودة |
Faizleri o kadar yüksek ki daha önce gitmeye cesaret edememiştim ama artık bunun için endişelenemem. | Open Subtitles | ولكن نسبة الفائدة عالية جداً لذلك لم أجرؤ على الذهاب سابقاً لكن لم أعد أبالى بذلك |
Birisini öldürdüm ama parasını almaya cesaret edemeyip sakladım mı? | Open Subtitles | أأقول لهم إني قتلت ولم أجرؤ على أخذ المال؟ |
Annemin paniğini gören doktor sperm bulaşmış bir domates tarafından gebe bırakıldığını ona söylemeye cesaret edemedi. | Open Subtitles | وفي مواجهة الذعر أمي، الطبيب لم أكن أجرؤ على أقول لها وقالت أنها قد تم المشربة جانب طماطم ملوثة. |
İçine ne koyduklarını düşünmeye cüret edemem. | Open Subtitles | لا أجرؤ على السماح لنفسي بتخيل ما الذي وضعوه بداخله |
Çünkü evlisin ve öpmeye cüret edemem. | Open Subtitles | و لكن . لأنك متزوجه لم أجرؤ على تقبيلك |
- Sorun şu ki, bunlardan hiçbirine dokunmaya cüret edemem. | Open Subtitles | المشكلة هي , لن أجرؤ على لمس أي هذه |
Yukarı çıkmaya cesaretim var mı? | Open Subtitles | هل أجرؤ على الصعود؟ |
Aslında şunu söylemeye cesaretim var: | Open Subtitles | في الواقع ... كنت أجرؤ على القول |
Onlar öldükten sonra da işten çıkarmaya gönlüm el vermedi. | Open Subtitles | عندما ماتا، لم أجرؤ على طردهما |