| Bir akşam, yemek yedikten sonra annem ve babam beni karşılarına oturtup ayrılacaklarını söylediler. Şaka yapıyorlar sanmıştım. | Open Subtitles | وفي يوم ما بعد الطعام، أجلسني أبويّ وطالعاني على الخبر |
| Sonra beni oturtup gözlerime baktı ve dedi ki Walter? | Open Subtitles | (و بعد أن أجلسني و نظر في عيني قال (والتر |
| Sonra beni oturtup gözlerime baktı ve dedi ki Walter? | Open Subtitles | (و بعد أن أجلسني و نظر في عيني قال (والتر |
| Ama Leslie beni oturttu, bunun yiyeceğim en sert darbe... olduğunu ve oyuna devam etmezsem... daima pişmanlık duyacağımı söyledi. | Open Subtitles | بالطبع كما عملت لكن ليزلي أجلسني قال بأن تلك كانت الأصلب وانه لم يحدث وقام بمثلها , وأنه مؤسف أني لن أعود |
| Jonas Stern, uzun zaman önce, ...beni bir odaya oturttu, böyle bir oda değildi, bana sigara teklif etti. | Open Subtitles | جوناس سترن قبل أعوام طويلة أجلسني في غرفة شبيهة بهذه وعرض علي سيجارًا |
| Bir keresinde beni oturttu ve asla unutmadığım bir şey söyledi. | Open Subtitles | ،ذات مرة أجلسني و أخبرني شيئاً لم أنساه قط |
| Demek istediğim, Dr. Phillips Berkeley Kamu Hukuku'ndan emekli profesör beni brandanın altına oturtup cesaret verdi bana. | Open Subtitles | ما أعنيه هو أنّ الدكتور فيليبس، أستاذ فخري للقانون العام في بيركلي... أجلسني على ذلك القماش وشجّعني... |
| James, ben senin yaşındayken Clark deden beni oturtup bir konuşma yapmıştı. | Open Subtitles | ـ أتعلم ( جيمس) عندما كنت بعمرك جدي (كلارك) أجلسني وأجرى معي حوارً |
| Yemekte beni oturttu ve bana değersiz olduğumu söyledi. | Open Subtitles | أجلسني على الغداء لإخباري بأني كنت بدون قيمة |
| (Gülüşmeler) Ve beni oturttu ve uyardı. | TED | (ضحك) لذلك أجلسني , وحذرني. |