Çünkü çok güçlü bir kurumu yanıltıp ufak bir şans için suç işleyeceğimizi sanmıştım. | Open Subtitles | لأنني اعتقدت أنك كنتِ تطلبين مني أن احتال على مؤسسة قوية وارتكب جريمة من أجل فرصة وتخمين ضئيل؟ |
İngiltere'de ikinci bir şans için çok uğraştığını tahmin edebiliyorum. | Open Subtitles | اتصور أنك كنت تسعى طويلاً من أجل فرصة ثانية لك في انجلترا |
Bunun gibi bir fırsat için kaç kişi cinayet işler hiç bir fikrin var mı? | Open Subtitles | هل لديك أى فكرة عن عدد الشباب الذين من الممكن قتل أنفسهم من أجل فرصة كهذه |
Dostlarım, buraya oldukça eşsiz bir fırsat için uzaklardan geldiniz. | Open Subtitles | أصدقائيالـ... لقد سافرتم بعيدا من أجل فرصة فريدة من نوعها |
Ama Karasakal'la kapışma fırsatı için sol kolumu feda ederdim. | Open Subtitles | يمكنني التضحية بذراعي الأيسر من أجل فرصة ضد (ذو اللحية السوداء) |
Ama Karasakal'la kapışma fırsatı için sol kolumu feda ederdim. | Open Subtitles | يمكنني التضحية بذراعي الأيسر من أجل فرصة ضد (ذو اللحية السوداء) |
Süreç'i geçme şansı için benim gibi çok çalışan insanlar. | Open Subtitles | أشخاص مثلي اجتهدوا من أجل فرصة لاجتياز العملية |
Buraya dönüp düşmanlarımıza hayatlarımızı alabileceklerini ama özgürlüğümüzü asla alamayacaklarını söyleyeceğiniz son bir şans için neler verirdiniz? | Open Subtitles | ما الذّي ستقدّمه من أجل فرصة واحدة لكي تعود إلى هنا... و تخبر الأعداء بأن باستطاعتهم أخذ أرواحنا و لكنهم لن يستطيعوا الاستيلاء على حريّتنا |
fırsat için dürüstlüğü feda ettim. | Open Subtitles | ضحيت بالنزاهة من أجل فرصة. |
Bunu görme şansı için, ışık hızı bile yeterince hızlı değil! | Open Subtitles | من أجل فرصة لرؤية هذا , سرعة الضوء ! ليست سريعه بما فيه الكفايه |