İyi dedikodudan daha çok sevdiği tek şey, dedikodu malzemesi olmaktı. | Open Subtitles | الأمر الوحيد الذي أحبته أكثر من إشاعة جيدة كانت هي الإشاعة. |
sevdiği Fransız tarzına daha yakın. | Open Subtitles | فهو أقرب الى الأسلوب الذى أحبته بالبلاط الفرنسى. |
Parmakları sevdiği adamın gerçek yüzünü görmesiyle, titremeye başlıyor. | Open Subtitles | ارتعشت يداها بسبب المعاناة التي سببتها خيانة الرجل الذي أحبته |
Bu sadece onun olayıydı ve o ekmeği çok severdi. | Open Subtitles | فقط بخصوصها وذلك الخبز الذي أحبته كثيراً |
Onu sevdi ve hamile olduğunu anladıktan sonra adam onu terk etti. | Open Subtitles | لكنها أحبته وحين أصبحت حاملاً لم يعد الرجل يطيقها |
Yani onu öyle seviyordu ki, oğlu onun hayat ışığıydı. | Open Subtitles | اعني, لقد أحبته تستطيع القول هو كان النور في حياتها |
Yanılıyorsun, hepsi bu. Annem de onu sevmişti. | Open Subtitles | أنتَ مخطئ، هذا كل ما في الأمر لقد أحبته أيضاً |
Böylece belki karının bir zamanlar sevdiği adamın hayatını kurtarırsın. | Open Subtitles | وربما تستطيع انقاذ حياة الرجل الذي أحبته زوجتك |
Siz onun sevdiği tek erkeksiniz, bu gerçektir. | Open Subtitles | أنت الرجل الوحيد الذي أحبته هذه هي الحقيقة |
Kendisinden daha çok sevdiği bahçesine gömecekti onu." | Open Subtitles | سوف يدفنها فى الحديقه التى أحبتها أكثر مما أحبته |
Tek istediği, sevdiği insanın ruhuna sahip bir bebek. | Open Subtitles | إنها فقط تريد دمية لها روح الرجل الذي أحبته |
Dünyada en çok sevdiği kişiyi kaybetmişti. | Open Subtitles | كانت حزينة فاقدة الشخص الذي أحبته أكثر من أحبته في هذا العالم |
sevdiği adamı hayata döndürebilmek için dünyanın diğer ucuna kadar gitmiş. | Open Subtitles | حتى أنها سارت إلى نهاية الأرض لمساعدة الرجل الذي أحبته |
Beni severdi ve ne yalan söyleyeyim, ben de onu severdim. | Open Subtitles | ..أحبني لكن لم أكون لطيفاً معه لكن أحبته أيضاً |
Annen çok severdi. Kopyayı satın aldım. | Open Subtitles | أحبته أمك كثيرا لذا إشتريت الشريط.. |
Mussolini'ye herkes hayrandı iş dünyası onu sevdi yatırımlar patladı. | Open Subtitles | الأعمال أحبته وأطلق الاستثمارات. بالمناسبة عندما جاء هتلر |
Onu çok seviyordu, çok fazla. | Open Subtitles | أحبته أكثر مما تتصورين أتوق للوقوع في الحب |
Ama nişanlım çok sevmişti, 10 yapmaya ne dersin? | Open Subtitles | خطيبتي أحبته جداً، ماذا لو جعلناها عشرة |
Bunu söylemek beni ne kadar kahretse de babanı muhtemelen gerçekten seven sadece annendi. | Open Subtitles | بقدر ما يُؤلمني قول ذلك الأمر ، من المُحتمل أن يكون هو الرجل الوحيد الذي أحبته أمكِ حقاً |
Onu sevdiğini ve ararsa onu bağışlayacağını söylemiş. | Open Subtitles | إنها أحبته و وعدته بأن تسامحه لو إتصل بها |
Onun iyi kalpli biri olduğunu düşünüyor ve bu yüzden onu seviyor. | Open Subtitles | أجل, حسنًا, لقد ظنت أنها كان حنون و لأجل هذا لقد أحبته |
Evet, adamım. Onun da hoşuna gitti. | Open Subtitles | نعم يا رجل , لا يارجل بعد لقد أحبته ايضاً |
Eve getirdim Marta'ya bunun seramik olduğunu söyledim, bayıldı buna. | Open Subtitles | أتيت به للمنزل وقلت لمارتا أنه سيراميك, ولقد أحبته |
Tabi ki çok beğendi; çok güzeldi, harikaydı. | Open Subtitles | بالطبع أحبته.. فهي تظهر رائعة فيه.. |