Kefalet için yeterli parası olmadığı için insanları hapsetmek toplumsal olarak yaptığımız en adaletsiz ve ahlak dışı şeylerden biri. | TED | حبس الأشخاص لأنهم لا يملكون المال الكافي لدفع الكفالة، هو أحد أكثر الأشياء الظالمة، وغير الأخلاقية التي نفعلها كمجتمع. |
Bence biz yapabileceğimiz en önemli şeylerden biri üzerinde çalışıyoruz, bu da insanların hayatta kalması ve gelişmesi için bir gezegen bulmak. | TED | أعتقد أننا نعمل في أحد أكثر الأشياء أهمية قدر الإمكان، وهو العثور على مكان آخر للبشر للعيش والبقاء والازدهار. |
Araştırmam sırasında beni en çok şaşırtan şeylerden biri, aslında tavırların değişime ne kadar meyilli olduğuydu. | TED | ومع ذلك، إن أحد أكثر الأشياء التي أدهشتني خلال بحثي، هو مدى تغير المواقف. |
Bu tüm dünyadaki şehirlerde ve kırsal kesimde yaşayan fakir insanların en çok istediği şeylerden biridir. | TED | إنها أحد أكثر الأشياء المرغوب بها من قبل الفقراء في كل العالم، في المدن وفي الأرياف. |
Burada çalışmak için dört gözle beklediğim şeylerden biri de geniş ölçekte araştırma ve... | Open Subtitles | أن أحد أكثر الأشياء التي أتطلع بشأن العمل هنا هو التحري على أوسع نطاق |
Benim yaşadığım en önemli şeylerden biri nasıl oluverdin, üstelik senin hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorum. | Open Subtitles | -ماذا ؟ كيف يمكن أن تكون أحد أكثر الأشياء أهمية حصلت معي |
Evrim hakkında akılda tutulması en zor şeylerden biri şöyle şeyler söylediğimiz zaman, "Genler kendilerinin daha çok kopyasını yapmak ister," ya da hatta, "doğal seleksiyon," aslında mecaz kullanıyor olduğumuzdur. | TED | أحد أكثر الأشياء صعوبة لتذكرها بخصوص التطور هو أنه حين نقول أشياء مثل، "ترغب المورثات في إنتاج نسخ أكثر منها،" أو حتى، "الانتقاء الطبيعي،" فنحن في الواقع نستخدم تعبيرا مجازيا. |
Hem de kabul etmeliyim ki ben dünyanın en kötü Mouseketeer çalan kişisiyim ve bu sınırdayken en çok endişelendiğim kısım | TED | يجب أن أعترف أيضاً بأنني أسوأ من يعزف على الماوسكيتير في العالم، وهو أحد أكثر الأشياء التي أقلقتني قبل أن أصبح مخترعاً. |