Bir keresinde ona işlerin nasıl gittiğini sordum. | TED | كنت أسألها يوما عن أحوالها وما إلى ذلك |
Nerede olduğunu bile bilmiyorum. - nasıl bir durumda olduğunu da. | Open Subtitles | لا أعرف أين هي، ولا أعرف ما أحوالها.. |
Ben sadece... nasıl olduğunu soruyorum. | Open Subtitles | أنا أسأل عن أحوالها فحسب |
Bu usul adaletidir, usulen eşitlik olarak da bilinir, en iyi ihtimalle. | TED | وهذه هي عدالة إجرائية، وأيضاً تعرف بالإنصاف الإجرائي، في أفضل أحوالها. |
Belki de anneme babamın onu aldattığını söyleseydim en azından kendini iyi hissedeceği bir şey olurdu. | Open Subtitles | ربما لو أنني أخبرت أمي بشأن الخيانة لكانت أحوالها ستتحسن |
- Bayan Diaz o nasıl? | Open Subtitles | كيف هي أحوالها يا سيدة "دياز" ؟ |
nasıl olduğunu bilmeliyim. | Open Subtitles | أريد أن أعرف أحوالها ! |
Bir süre, onun daha iyi bir yaşama geçmiş olması için dua etmiştim. | Open Subtitles | بعد فترة لم يكن بوسعي إلا الصلاة لتكون قد تحسنت أحوالها . |
Bu onu çevik ve en iyi koşullarda tutan bir idman. | Open Subtitles | تدريب يبقيها رشيقة وفي أفضل أحوالها |
Bourbon-les-eaux harekât raporunda ruh hâlinin iyi olduğu yazıyor. | Open Subtitles | برقيات من "بوربون-المياه" تقول بأنّها في أحسن أحوالها. |
Amerikan zekasının en iyi örneklerinden. | Open Subtitles | البراعة الأمريكيّة في أفضل أحوالها. |
Daha iyi olamazmış gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أن الأمور بأفضل أحوالها |