Lewis'ler yeniden başlayabiliyorsa, onları hayal kırıklığına uğratamam. | Open Subtitles | ماريان ، إن كانت عائلة لويس تتحلى بالجرأة لأعادة البناء فلن أخذلها |
Ama bunu, benden beklediğiniz gibi, onu hayal kırıklığına uğratırım diye onun güvenliği için her ihtimale karşı saklayacağım. | Open Subtitles | ولكني سأحتفظ به كتأمين لها فلربما أخذلها مثلما تتوقع أنت مني أن أفعل |
Oh, Tanrım, büyükannemlere geçmem lazım, Onu hayal kırıklığına uğratamam. | Open Subtitles | -رباه، يجب أن أذهب لجدتي، لا يمكنني أن أخذلها |
Dinle, arkadaşım Teresa'ya bir söz verdim ve onu yüzüstü bırakmayacağım. | Open Subtitles | اسمعوا ، لقد وعدت صديقتي تيريسا ولن أخذلها |
onu yüzüstü bırakamazdım. | Open Subtitles | لم أستطع أن أخذلها |
Onu hayal kırıklığına uğratamam. | Open Subtitles | أووه, يا إلهي, لايمكنني أن أخذلها |
Kulağa saçma geldiğini biliyorum ama onu hayal kırıklığına uğratıyormuşum gibi hissediyorum. | Open Subtitles | و انا أعلم أنه يبدو حقا سخيف ولكنى أشعر كأننى كأننى أخذلها و... |
Tekrar hayal kırıklığına uğramasını istemedim. | Open Subtitles | لم أستطع أن أخذلها |
İki kez. Leila bilmediğim bir yerde benim onu kurtarmamı bekliyor. Onu hayal kırıklığına uğratmayacağım. | Open Subtitles | اسمعي، (ليلى) هناك في مكانٍ ما و هي بانتظاري، و لن أخذلها |
Onu hayal kırıklığına uğratamam. | Open Subtitles | لاأستطيع أن أخذلها. |
Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım. | Open Subtitles | لن أخذلكِ و لن أخذلها |
Bana ihtiyacı var, ben de onu yüzüstü bırakmayacağım. | Open Subtitles | انها تحتاجني, وأنا لن أخذلها |
onu yüzüstü bırakmadığımı mı sanıyorsunuz? | Open Subtitles | أخذلها |