Seni aramayı bıraktım, çünkü kariyerinde yükselebilmek için beni kullanıyor olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | لقد نوقفت عن الاتصال بكِ لأني أدركت أنك تستغلينني من أجل مستقبلك المهني |
Sonra senin, Şampanyadan dolu bir kadeh içtiğini fakat benim sadece bir yudum aldığımı fark ettim. | Open Subtitles | أدركت أنك شربت كأس شمبانيا بأكمله وتناولت رشفة فقط من المؤكد أنه تم تخديرنا |
Eksik bir şey fark ettim, ve bu şeyi mutlaka görmüş olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | إكتشفت شيء ناقص و أدركت أنك قد تكوني رأيتيه |
Anladığım kadarıyla adını Ateş Kadehi'ne koymak için kanına susamış olmalısın. | Open Subtitles | لقد أدركت أنك لم تضع إسمك فى كأس النار |
Anladığım kadarıyla Kaptan Fisk'le ölümünden hemen önce görüşecekmişsiniz. | Open Subtitles | أدركت أنك والقائد (فيسك) قد أتفقتوا على مقابلة قبل موته |
Bunu yalnız yapamayacağını o zaman mı anladın? | Open Subtitles | إذا، ذلك الوقت حينما أدركت أنك لن تستطيع المضي في ذلك بمفردك؟ |
Dün gece her şey çok netleşti. Daha fazla zamana ihtiyacın olduğunu anladım. | Open Subtitles | ليلة أمس إتضح كل شيء أدركت أنك تحتاج فقط لبعض الوقت |
Kendi ayağınıza kurşun sıkmış olduğunuzu anladınız ve yapmış olduğunuz hatayı düzeltmeye çalıştınız. | Open Subtitles | ،وعندها أدركت أنك ، كما تقولون أفسدتم الأمر حاولت أعادة الأمور لمسارها الصحيح |
Ama sonra senin hayatta böyle bir şey yapmayacağını fark ettim. | Open Subtitles | ولكن بعد ذلك أدركت أنك لن من أي وقت مضى أن تفعل شيئا من هذا القبيل. |
Sonra boş buzdolabımı görebildiğini fark ettim. | Open Subtitles | ثم أدركت أنك تستطيع ان ترى ثلاجتي ورأيت أنها كانت فارغه |
Beynimin içinde düşünüp duruyordum ve sonra fark ettim ki sen bir hiçsin. | Open Subtitles | لذا كنت أبحث في عقلي، و فجأة أدركت أنك نكرة. |
Fakat yoklama kağıdını doldururken, sabah 7:00'da içerde olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | لكنني بحثت في الجدول الزمني و أدركت أنك لم تكن هنا على الساعة 07: |
Sonra cesur olmadığını fark ettim, kopuksun insanlardan. | Open Subtitles | ثم أدركت أنك لست شجاع أنت مستقل |
Adım Cavill. Anladığım kadarıyla dini danışmanlık istemişsin. | Open Subtitles | أنا الأخ (كافيل) , أدركت أنك أردت جلسة نصح دينى |
Anladığım kadarıyla bir kere yumruk atmışsın. | Open Subtitles | أدركت أنك قد خالفتيه ذات مرة |
Alkolik olduğunu o zaman mı anladın? | Open Subtitles | وحينها أدركت أنك مدمن كحوليات؟ |
Artık sende hâlâ ona âşık olduğunu fark ettiğine göre neyi bekliyorsun? | Open Subtitles | والآن بما أنك أدركت أنك مازالت واقعا في حبها إذاَ , ماذا تنتظر ؟ إنه يوم الفالنتين |
Neyse, California'ya geldiğinde, senin tek olduğunu anladım. | Open Subtitles | على كل حال، لما أتيت إلى كالفورنيا أدركت أنك الشخص المناسب |
Bayan Fisher, peki siz ne zaman Bayan Fisher'a aşık olduğunuzu anladınız? | Open Subtitles | ويا سيدة (فيشر)، متى أدركت أنك واقعة في حب السيّدة (فيشر)؟ |