Çünkü kablolar suya deydiği taktirde bu mekanın noel ağacı gibi aydınlanacağının farkına vardı. | Open Subtitles | لأنّه أدركَ للتوّ أنّه عندما سيصل الماء لهذه الكابلات. فهذا المكان بأكمله سيضيء كشجرة عيد الميلاد. |
Çünkü yapabileceği hiçbir şey olmadığının farkına vardı. | Open Subtitles | إذ أدركَ أنّه لا يمكنه فعلُ شيء |
Sanırım onun bir yere gitmeyeceğinin farkına vardı. | Open Subtitles | أظُنُه أدركَ أنها لن تذهب لأيِ مكان |
Ama sonra küçük prensin Mr. Monk'un evinde kalırsa asla mutlu olamayacağını farketti, | Open Subtitles | لَكنَّه أدركَ أيضاً الذي الأمير الصَغير ما تَمَكّنَ أَنْ يَعِيشَ بسعادة أبداً بعد إذا بَقى في بيتِ السّيدِ Monk، |
Sonra hayatının en büyük hatasını yaptığını farketti. | Open Subtitles | جَعلَ الأمور تبدو وكأنَّ a إنتحار. ثمّ، أدركَ بأنّه فقط جَعلَ |
Muhtemelen işi bırakmanın ona bir faydası olmayacağını farketmiştir. | Open Subtitles | ربما أدركَ بأنّ الاستقالة لن تجلب له أي منفعة |
Her yerde mutsuz olacağını farketmiştir. | Open Subtitles | أدركَ بأنه سيكون حزيناً أينما كان |
Piyanonunda başlıca öneme sahip olduğunu farketti. | Open Subtitles | أدركَ أيضاً, أن للبيانو دلالة خاصة |