Millet, bakın! Çenesini kaşıdığınızda Kulakları oynuyor. | Open Subtitles | أذناه تبدأ في التذبذب إذا قمتم بحكّ ذقنه |
Kulakları berbat, kafası berbat, bacakları berbat, kuyruğu yamuk. | Open Subtitles | أذناه متسختان, رأسة متسخ ساقاه متسختان وذيله متقوس |
Daha doğrusu, Kulakları o kadar hassas ki her yeni ses, onu korkutuyor. | Open Subtitles | في الحقيقة، أذناه حساستان للغاية بحيث يخيفه أي صوت جديد |
Sonunda dediler ki... Kendi kulaklarını kesmek istemiş. | Open Subtitles | قالوا أنهُ بحلول النهاية أراد أن يقطع أذناه |
Luchs kulaklarını kıpırdatarak uyuyordu ve yoğun sessizlik üzerime bir çan misali çöküyordu. | Open Subtitles | لوكس كان نائما و أذناه ترتعشان خيّم صوت الصمت من حولي و كأنه صوت جرس عظيم |
Belkide çözmeye çalıştığım, şeyin çözülmesi mümkün değildir zaten. Kulaklarında sorun yok. -Bence diş çıkarıyor. | Open Subtitles | ليس قابل للحل تبدو أذناه بخير |
İnsan elinden büyük değil vücut büyüklüğüne nazaran herhangi bir memeliden daha iri gözleri ve bu curcunanın içinde belirli çıtırtıları ayırt edecek geniş, yarasavari Kulakları var. | Open Subtitles | لا يتعدّى حجمه يد الإنسان حجم عينيه نسبة إلى جسده هي الأكبر من بين جميع الثدييات و أذناه ضخمتان شبيهتان بأذنيّ الخفّاش |
Kulakları kanıyor. Sudan çıkmak zorundayız. | Open Subtitles | و أذناه تنزفان يجب أن نخرج من الماء |
Diğer hayvanların bedenine oranla bu beden için Kulakları daha uzun. | Open Subtitles | أذناه مقارنة بجسده أطول من أي حيوان آخر |
Kulakları kafasına çok yakın. | Open Subtitles | أذناه قريبتان جدا من رأسه |
Kulakları çınlıyor olmalı! | Open Subtitles | ! لا بد أن أذناه تطن الآن |
Bugün bu çağda hiç kimse bu kadar yüksek belli bir pantolon giymez. (Gülüşmeler) Buna rağmen, bu ben ve büyük büyük babam. Bu arada onlar gerçek Kulakları değil. (Gülüşmeler) Biz çok yakındık. Dizinde oturup maden hikayelerini dinlediğimi hatırlıyorum. | TED | لا أحد يرتدي بنطلون مع حزام بهذا الإرتفاع في هذا العمر . ( ضحك ) بالرغم من ذلك، هذه أنا مع جدي، و على فكرة، هذه ليست أذناه الحقيقتين. ( ضحك ) كنا مقربين، أذكر أنني كنت أجلس على ركبته واستمع لقصصه حول التنقيب. |
Kız kardeşinin bebeğini suda boğdu ve kulaklarını kesti. | Open Subtitles | أغرقت أبن أختها الصغير وأقتلعت أذناه أتبعيني |
Bebeğin küçük kulaklarını koparıp onu banyo küvetinde boğmuş. | Open Subtitles | قطعت أذناه الصغيرتان وأغرقته بحوض الاستحمام |
kulaklarını sürekli yerde tutan bir asistanım var. | Open Subtitles | -لدي مساعد أذناه بكل الأرجاء |
kulaklarını da yemişler. | Open Subtitles | لقد مضغت أذناه |
Affedersiniz. Kulaklarında sorun var da. | Open Subtitles | معذرة، تؤلمه أذناه |