"أسفي" - Translation from Arabic to Turkish

• özür
• üzgün olduğumu
• pişmanlığım
• üzüldüm
• üzüntüm
• üzüldüğümü
• pişman
• üzüntümü
• kadar üzgün
• pişmanlık
• özürlerimi
• çok üzgünüm
• üzülemezsin

Ama condom şirketini oluşturduktan üç ay sonra bir mektup aldım, bir şikayet, ve oturdum ve o kadına uzun bir detaylı özür mektubu yazdım.
لكن بعد ثلاثة أشهر من إطلاق شركة الواقى الذكري تلقيت خطابا, يتضمن شكوى, و جلست و كتبت خطابا طويلا لتلك السيدة معبرا بإسراف عن أسفي.

yinede, Başına açtığım beladan dolayı özür dilemek istiyorum.
بأي حال , جئت لأخبرك أسفي اذا انا سببت لك اي متاعب

Bu sefer ne desem boş. Ne kadar üzgün olduğumu söze dökemem.
لمرة واحدة ، لا أجد ما أقول لكي أبدي أسفي لهذا الأمر

Bebek olayını duydum da çok üzgün olduğumu söylemek istemiştim.
لقد سمعت عن موضوع الطفل بأكمله وأردت إخبارك بمدى أسفي

Tek pişmanlığım bu yaptığım en iyi süper suçlu konuşmam ve dediklerimi anlamıyorsun bile.
أسفي الوحيد أنّ هذا قد يكون أجود خطاب قيل للأوغاد الخارقون وأنت لا تعرف حتّى ماذا أقول

Eşinin ölümüne çok üzüldüm ama elimde senin peşinden gelen kişi hakkında bazı bilgiler var.
أسفي العميق على خسارتك، لكن لدي بعض المعلومات عن الشخص الذي سعى خلفك

Tek üzüntüm annesinin son eşimin burada olmaması.
أسفي الوحيد أن أمه زوجتي الراحلة ليست هنا

Babanızı duydum ve size çok üzüldüğümü söylemek istiyorum.
أردت فقط أن أعبر لك عن مدى أسفي لسماعي بشأن أبيك

Sadece başına sardığım her şey için senden özür dilemek istemiştim.
أردت أن أعبر لك وحسب عن مدى أسفي جراء ما شهدته بسببي

Olayların aldığı hal sebebiyle her zaman senden özür dilemek istiyordum.
لطالما أردت التعبير لك عن أسفي لِمآل الأمور

Başına açtığım onca dert için özür dilemek adına aramıştım sadece.
أتصل فقط لأعلمك مدى أسفي حول كل المشاكل ،التي تسببت لك بها

Hatırladığım kadarıyla, seninle ne zaman konuşmaya çalışsam sürekli olarak nedense, senden özür dileyerek başlıyorum.
بقدر ما يسعني التذكر كل مرة أضطر فيها للتحدث إليك فيبدو لسببٍ أو لآخر أنني أبدأ بالإعراب عن مدى أسفي

Sana ne kadar üzgün olduğumu söyledim. - Başka ne dememi istiyorsun?
وأنا أخبرك مدى حجم أسفي عليها ماذا تريد مني أن أقول أكثر؟

Hepsi ona deliliğimden dolayı ne kadar üzgün olduğumu kanıtlamak içindi.
كل هذا لأحاول أن أثبت لها مدى أسفي للجنون الذي فعلته

Ama en azından sana ne kadar üzgün olduğumu söyleyebilmekten memnunum.
ولكنني ممتن لأنني حصلت على الأقل على فرصة لأخبرك بمدى أسفي

Tek pişmanlığım işbirlikçilerimin isimlerini size verememek.
أسفي الوحيدُ هو أنّي لا أستطيعُ تزويدكِ بأسماءِ المتواطئين معي.

Tek pişmanlığım baş nedimeyle dans edememem.
أسفي الوحيد هو لم أستطع أن أرقص مع وصيفة الشرف

Ne kadar üzüldüm bilemezsiniz!
أنت لا تستطيع أن تتخيّل مقدار أسفي

Tek üzüntüm, fiziksel güçsüzlüğümüzün, bizim, size daha fazla yardım etmekten alıkoyması.
أسفي الوحيد أنّ ضعفنا الجسدي يمنعنا عن مساعدتكم أكثر من هذا

Ağabeyine ne kadar üzüldüğümü sana söyleme fırsatı bulamadım.
لم يكن لدي فرصة لأخبركِ بمدى أسفي بسبب خبر موت أخيكِ

Penny, tıpkı Oppenheimer'ın, ilk atom bombasını bulmasına pişman olduğu gibi ben de, içinde bulunduğum olaya pişman oldum ve sanıyorum yanlış anlaşıldım.
بيني كما أن أوبينهايمر جاء ليبدي أسفه لمساهماته في القنبلة الذرية الأولى أنا أيضا أبدي أسفي لإشتراكي في ما حدث

Umarım bu mektup işlerin bu duruma gelmesindeki üzüntümü anlatır.
إنها تعبر عن أسفي عن ما آلت إليه الامور

Tek pişmanlık duyduğum şey... hayatımın son demlerinde... bir çetenin parçası olmuş olmak.
أسفي الوحيد الذي في النهاية إنضممت إلى غوغاء.

Tüm bu kargaşa için özürlerimi kabul edin. Kalbimdeki işkenceyi bir görebilseniz.
إسمحي لي أن أبيـِّنَ لكِ مدى أسفي لكلِّ ما حدث تواً، أترين كيف قلبي يخفق بشدة ؟

Bunları yaşamak zorunda kaldığınız için çok üzgünüm.
لا يمكنني أن أعبر لكم عن مدى أسفي لمروركم بكل هذا

- Vay anasını. Benim kadar üzülemezsin.
يا إلهي ليس بقدر أسفي