Bebeğimle sadece bir hafta Zaman geçirmiştim ki siyah bir duman gördüm. | Open Subtitles | لقد كان الطفل في صحبتي لمدة أسبوع فقط. عندما رأيت دخاناً أسوداً. |
Sanırım ya siyah bir sıçan ya da çatı sıçanı dediğimiz şey. | Open Subtitles | أعتقد أن هذا كان فأراً أسوداً أو ما نطلق عليه فأر السقف |
Ve dikkatli bakarsanız, tam burada siyah bir yayılma görebilirsiniz. | TED | وإذا نظرتم بتمعن يمكنكم رؤية أن هناك احمراراً أسوداً |
Az önce küçük bir zenci gördüm.. Irkçı bir şarkı. | Open Subtitles | لقد رأيت رجلاً أسوداً حقيقياً كان وجهه أسود من الروث |
Öyle ki, sekiz yaşındaki kızımın sadece siyahi bir başkanı bildiği bir dünyada yaşıyoruz. | TED | نعيش في عالم حيث ابنتي ذات الثمان سنوات تعرف رئيساً أسوداً فقط. |
Fakat kara delikten gelen resme sıra geldiğinde gerçek bir muamma ile karşılaştık: kara deliği daha önce hiç görmemiştik. | TED | لكن عندما يتعلق الأمر بصور لثقب أسود، فإننا نواجه معضلة حقيقية: لم يسبق وأن شاهدنا ثقباً أسوداً حقيقياً من قبل. |
Şimdi, bu adam dün bana geldi. - Size siyah bir at satmış. | Open Subtitles | هذا الرجل أتى إليّ بالأمس، وقال أنه باع عليكم حصاناً أسوداً |
Tamamen siyah değildi, esmerden öteydi, zekice bakışları vardı. | Open Subtitles | لم يكن أسوداً تماماً, أقرب إلى البني, مع وجه ذكي |
siyah bir gömleğin de olacak ve onu ölene dek giyeceksin! | Open Subtitles | سترتدى قميصاً أسوداً أيضاً وستلبسه حتى تموت |
Ve bırakalım masamızda siyah bir avukat otursun. | Open Subtitles | وأحضر محامياً أسوداً ليجلس على الطاولة معنا بالمحكمة |
Üzerine eldiven gibi uyan siyah lame uzun bir elbise giyermiş. | Open Subtitles | تلبس رداءً طويلاً أسوداً يغطيها تماما كالقفاز |
Ben nedenini sormadım, ama o eskiden siyah olduğunu sonradan beyaza döndüğünü söyledi. | Open Subtitles | لم أسأله لماذا ، لكنه قال أن هذا هو شعره كان يوماً ما أسوداً والآن أصبح رمادياً |
Sıcak ve siyah bir şeyler ister misin? | Open Subtitles | هل ترغب فى شيئاً ساخناً ، و أسوداً ـ أهذا عرض ؟ |
Bu gece siyah gözleri olan, kostümleri siyah olan, oyuncu kadrosu siyahi olan siyahi filmi izleyeceğiz. | Open Subtitles | الليلة سنشاهد فيلماً أسوداً, أبطاله من السود ملابس سوداء, عيون سوداء |
Evet ama sorun şu ki, siyah olmak hakkında hiçbir fikrim yok. | Open Subtitles | اجل ولكن المشكلة أني ليس لدي فكرة كيف أكون أسوداً |
siyah Afrikalı bir erkekti, siyah birisinin olmasını istediğim her şeyle alay etti ve karşı çıktı. | Open Subtitles | كانَ رجلاً أسوداً أفريقياً سخرَ و تحدّى كُل ما أردتهُ أن يكونَ الرجل الأسود عليه |
Yılanlar ve merdivenler çok talihsiz bir yular üst, ama ben bir küçük siyah kitap görmüyorum. | Open Subtitles | السلم و الثعبان و قميص لم يحالفه الحظ لكنني لا أرى كتاباً أسوداً صغيراً |
Erkek tarafının genlerinde çekinik bir zenci gen olduğunda ortaya çıkabiliyormuş. | Open Subtitles | قد يحدث هذا عندما يكون داخل جسم الرجل جيناً أسوداً مكبوتاً |
zenci bir herif, beyaz bir herifin ağzını burnunu dağıtıyor. | Open Subtitles | حيث ترى رجلاً أسوداً ينهال ضرباً على رجل أبيض |
Polise; şu siyahi adamın evinde.., ...hiç bulundunuz mu diye sorunca, surat ifadesini gördünüz mü? | Open Subtitles | ما رأيكم عندما سأل ذلك الشرطي إن كان قد استقبل رجلاً أسوداً في منزله؟ هل رأيتم نظرته؟ |
Bu durumda, eğer Dünya'yı küp şeker boyutuna inene dek sıkıştıracak olsaydım, kara delik hâline gelirdi. Çünkü küp şekerin büyüklüğü, Dünya'nın Schwarzschild yarıçapı kadardır. | TED | لذلك، اذا ضغطت الكرة الأرضية الى حجم مكعب سكر ستصبح ثقباً أسوداً لأن حجم مكعب السكر هو شعاع شوارزشيلد |
Saçları çok uzun ve siyahtı. | Open Subtitles | شعرها كان أسوداً بطول 10 أقدام |