| Buranın güçlü noktası o. Yetişkinler için bahar tatili gibi. | Open Subtitles | هذهِ قوةُ هذا المكان إنّه أشبهُ بـ عطلة الربيع للراشدين. |
| Telefonum olmazsa hayatım paramparça olur. Benim ikinci beynim gibi. | Open Subtitles | قد تنهارُ حياتي دون هاتفي، فهو أشبهُ بدماغي الثاني. |
| Burası senin için cehennem gibi olmalı. | Open Subtitles | لابد وأن هذا المكان أشبهُ لكَ بالجحيم هنا. |
| Alınma ama sen bana bir savaşçıdan çok bir model gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | بلا إهانة لكنكِ تبدين أشبهُ بعارضةٍ أكثر من مقاتلةٍ بالنسبة إليّ. |
| Tek eşlilik, bundan sonra çikolatalı dondurmadan başkasını yemeyeceğini söylemek gibi bir şey. | Open Subtitles | وأنا أكيدةٌ أنّك تفتقدُ مضاجعةَ نساءٍ أخريات الزواجُ الواحدُ لهو أشبهُ... |
| Kendi özel VIP girişleri gibi. | Open Subtitles | إنهُ أشبهُ بالبوابة الخاصة بنا. |
| Kendi özel VIP girişleri gibi. | Open Subtitles | إنهُ أشبهُ بالبوابة الخاصة بنا. |
| Bu havada kurtarma ekibi göndermek intihar etmek gibi olur. | Open Subtitles | إرسالُ فرقة الإنقاذ في هذا الطقس أشبهُ بالانتحار! |
| - Evet, o daha çok çim adam gibi bir şeydir. | Open Subtitles | نعم, إنَّهُ أشبهُ بحيوانِ تشيا الأليف |
| Bu, Everest'e tırmanmak gibi bir şey. | Open Subtitles | أعني أنَّ الأمرَ أشبهُ بالمستحيل |
| İlkelleşti, hayvan gibi. | Open Subtitles | و أصبح إنساناً بدائياً ، أشبهُ بحيوانٍ. |
| Aman Tanrım. Grayson'ı ağlarken görmek. Bu tıpkı, üstümde bir gökkuşağı açması gibi bir şey olur. | Open Subtitles | يا إلهي، رؤيتي لـ (غرايسون) يبكي أعني، هذا أشبهُ بقوسِ قزحٍ مزدوج. |
| Her zaman genç öleceğimi düşündüm, çünkü tıpkı James Dean gibi gözüküyorum. | Open Subtitles | دائما ما اعتقدتُ أنّني سأموتُ شـابًا لأنّني، كما تعرف، أشبهُ (كثيـرا (جايمس دين |
| Tıpkı buz dağı gibi. | Open Subtitles | إنَّ الأمر أشبهُ بـ ((جبلٍ جليديٌّ |