Fakat Kuzey Kore'deyken sokakta ölmek üzere olan ve ölen insanlar gördüm. | TED | لكن عندما كنت في كوريا الشمالية، شاهدتُ أشخاصاً يحتضرون ويموتون في الشارع، |
Yüz cerrahisi olduklarında, hayatları değişmiş gibi hissederler, çünkü diğer insanlar onları daha iyi insanlar olarak algılamaktadır. | TED | عندما اجريت لهم الجراحة، شعروا بتغيير في حياتهم، لأن بقية الناس أعتبرتهم أشخاصاً أفضل. |
Ben sadece insanları bagaja tıkan, sakat bir adama yardım ediyordum. | Open Subtitles | كنت أساعد رجلاً مقعداً فحسب و الذي يضع أشخاصاً بحقيبة السيارة |
Ben gençken insanları bu başbakan gibi sahiplenen başbakanları çalışmıştık. | Open Subtitles | عندما كنت شابة. درسنا رؤساء يمتلكون أشخاصاً مثل رئيسنا هذا. |
Sana değer veren, sana ihtiyacı olan insanların olduğunu görmüyor musun? | Open Subtitles | ألا ترى بأنّ ثمةَ أشخاصاً يكترثون لأمرك أشخاصاً بحاجة إليك ؟ |
Daha önce ölü insan görmüştüm ama gerçekten öldürüleni hiç görmemiştim. | Open Subtitles | رأيتُ أشخاصاً ماتوا من قبل، لكن لم يُقتل أي واحدٍ منهم. |
Bir kaç içki içeceğiz ve bazı hatırlı insanlarla tanışacaksın. | Open Subtitles | سنشرب بضعة كؤوس وستقابلين أشخاصاً مهمين جداً |
Asansör boşluklarına bakması için buraya buraya ve buraya adamlar gönderdim. | Open Subtitles | والآن أرسلتُ أشخاصاً ليلقوا نظرةً على فتحات المصاعد هنا.. وهنا وهنا |
Cansız nesneler için misafirler sadece insanlar değil, aynı zamanda üzerinde parlayan ışık, esen rüzgar ve odanın ısısı. | TED | ان ما يحيط بالجزئيات ليس أشخاصاً بل الانارة . والهواء الذي يرتطم بها . والحرارة المحيطة |
Katılmayı reddeden insanlar, bu eksikliklerin sebeplerinden birisi. | TED | من الأسباب وراء تلك الإختفاءات أن هناك أشخاصاً رفضوا المشاركة. |
Bunlar genç insanlar, sanal para madencileri. | TED | هؤلاء ليسوا أشخاصاً بالغين، إنهم منقبي البتكوين. |
Uçan dairelerinde gökyüzüne açılıyorlar ve arada bir ebeveynlerinin onaylamayacağı deneyler yapmak için insanları kaçırıyorlar. | TED | يبحرون في السماء بصحونهم الطائرة و من وقت لآخر يختطفون أشخاصاً من أجل القيام بتجارب أهلهم لا يوافقون عليها. |
Yüksek travma oranları var, vuruldular, vurulmuş insanları tanıyorlar. | TED | تعرضوا لصدمات كثيرة وتعرضوا لإطلاق نار، وعرفوا أشخاصاً تعرضوا لإطلاق النار. |
Böyle insanları kontrol edemeyiz. | Open Subtitles | أشخاصاً نفس هؤلاء، لا يمكنك السيطرة عليهم |
İnsanların beyinlerini çıkaran kişilerin kol gezdiğini söylüyor ve gülüyorsunuz. | Open Subtitles | تقول أنّ أشخاصاً يقتطعون أدمغة الناس ليجدوك، ومع ذلك تبتسم. |
Ama bulduklarım ise kendilerine ait olan insanlardı ve bana ilham verdiler. Birkaç olağanüstü insan ve size kahramanlarımdan birkaçını tanıtmak isterim. | TED | ولكن ما وجدته كان أناساً ينتمون لأنفسهم، وقد ألهموني، كانوا أشخاصاً مميزين حقاً، وأرغب أن أقدم لكم بعض أبطالي. |
Baba, günümü en muhteşem insanlarla birlikte geçirdim. | Open Subtitles | أبي، لقد قضيت اليوم مع أشخاصاً رائعين جداً |
Bu John'lar her gün iş yerlerinde gördüğümüz adamlar. | TED | الزبائن كانوا أشخاصاً سوقيين، يعملون في شركات محلّية. |
Yoksa hiç tanımadığımız insanlara yemek ısmarlamaya başlıyor. | Open Subtitles | وإلاّ فسينتهي به الأمر ليتملّق أشخاصاً لا نعرفهم |
Biliyorum bu silahın içindeki mermileri araştırıp birilerini öldürüp öldürmediğini bulabilirsiniz. | Open Subtitles | أعرف أن لديكم طريقة لاكتشاف الطلقات التي انطلقت منه وقتلت أشخاصاً |
Hepiniz farklı kişiler olmanıza rağmen nasıl oluyor da hepinizin boğazı acıyor? | Open Subtitles | كيف تألمت كِلتاهما, إذا كُنتُم جميعاً أشخاصاً مُختلِفون؟ |
Okumayı bile bilmeyen adamları tek bir kitabı aramaya gönderiyorsun. | Open Subtitles | أنت ترسل أشخاصاً لا يستطيعون القراءة، ليبحثوا عن كتاب واحد. |
Annem ölmüştü ve bir kaç aylığına bana bakacak birileri olduğu için çok şanslıydım. | Open Subtitles | أعني, أمي توفيت و كنت محظوظة للغاية لأجد أشخاصاً يعتنون بي لبضعة أشهر |
Sen ve ben, ikimizde bunu düzeltebilecek kişileri tanıyoruz. | Open Subtitles | أنتَ و أنا كِلانا يعرفُ أشخاصاً يُمكنهُم تَصحيحُ هذا الأَمر |
Harika. En iyi adamların bizim tarafımızda olmasını istiyorum. Alanında en tanınmış uzmanların. | Open Subtitles | ذلك رائعاً، أنني أريدُ أفضل الأشخاص في .العالم بصفنا، أشخاصاً ذو مسوى عالي |