Hayır, sana aşkım yalandan değildi. Sadece babamın davasında tanıklık etmek istemedim. | Open Subtitles | لم أكن أزيف حبي لكِ لم أرد أن أشهد في محاكمة أبي |
Onun aleyhinde tanıklık etmek için federaller ile anlaşmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | أنا أحاول ان أقوم بصفقه مع الفيدراليين حتى أشهد ضده |
Araba gaspı ve çatışma hakkında ifade veririm ama kızdan söz etmem. | Open Subtitles | أنظر سوف أشهد بشأن خطف السيارة وحادثة الإطلاق , لكن ليس الفتاة |
Eğer IRS paranın kokusunu alırsa, beni, senin aleyhinde şahitlik ettirebilirler. | Open Subtitles | إن توصّلت وزارة الداخلية إليك سيجعلونني أشهد ضدّك |
Aşırı sıcaklık dışında, değil mi? Böylesini daha önce hiç görmedim. | Open Subtitles | ما عدا الحرارة المرتفعة, لم أشهد شيئاً من قبل مثل هذا. |
Ya gideceğim ya da burada kalıp bir cinayete tanık olacağım. | Open Subtitles | إما أن أرافقك، و إلا سأبقى هنا و أشهد جريمة قتل |
Savaştığım onca yıl boyunca hiç böyle bir şey görmemiştim. | Open Subtitles | على مرّ سنوات من القتال لم أشهد قطّ قتالًا كهذا |
Neticede hepimiz gördük de ben düştüğüne şahit olmadım ama. | Open Subtitles | وقد شهدنا جميعاً ما بعدَ الحادثة لم أشهد السقوطُ بعينهِ |
tanıklık etmezsem ve doğru olanı yapmazsam Patrick'in cinayetten paçayı sıyıracağını söyledi. | Open Subtitles | اخبرني ان لم أشهد , و أصلح هذا باتريك سيفلت من الجريمة |
Oğlum yeni kurulacak hükümette yer alacaksa kocam aleyhinde tanıklık ederim. | Open Subtitles | سوف أشهد ضد زوجي إذا كان لابني مكان في الحكومة الجديدة |
Erkek arkadaşım evlenebileceğimizi düşünürdü. Böylece mahkemede onun aleyhinde tanıklık etmek zorunda kalmazdım. | Open Subtitles | كما ترى، يظن صديقي أنّ بإمكاننا الزواج حتى لا أشهد ضده في المحكمة |
Ancak orada kaldım, çünkü çok nadir olarak görülecek bir şeye tanıklık ettiğimi anladım, başarı ve ustalık arasındaki o farka. | TED | و لكني بقيت لأنني أدركت بأنني كنت أشهد ما هو من النادر أن يلمح، الاختلاف بين النجاح و التفوق. |
Niye sana karşı ifade vermediğimi merak ediyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنت تريد أن تعرف لماذا لم أشهد ضدك، ألستَ كذلك؟ |
O yüzden mahkeme bitene kadar alamam, çünkü ifade vereceğim. | Open Subtitles | لذا لا يُمكنني تناوله قبل المُحاكمة لأنه يجب أن أشهد |
Bay Tauber, siz ve bu odadaki herkesin cehennemin dibine kadar yolu var, çünkü ifade vermiyorum. | Open Subtitles | سيد توبر, أنت وكل من في هذه الغرفة اذهبوا للجحيم، لأني لن أشهد |
Eğer polis 1100 Pound'u üzerinde bulursa, onu çaldığına dair şahitlik yapacağım. | Open Subtitles | إذا ما وجدت الشرطة معك 1100 جنيه معك, فسوف أشهد بأنك سرقتها مني. |
Bunu yapabileceğimi sanmıyorum, buna şahitlik edebileceğimi. | Open Subtitles | لا أعرف ما إذا كان بإمكانني القيام بذلك، أن أشهد ذلك |
Böylesini daha önce hiç görmedim. | Open Subtitles | ما عدا الحرارة المرتفعة, لم أشهد شيئاً من قبل مثل هذا. |
Yani bu noktada ilginç bir şeyler yaşıyor veya tanık oluyorum. | TED | وإلى هذه المرحلة، أنا أجرّب، أو أشهد شيئا مثيراً للاهتمام. |
Daha önce o yüzüğü hiç işlerken görmemiştim. Acıtıyor mu? | Open Subtitles | لم أشهد عمل هذا الخاتم فعليًّا من قبل، فهل يؤلم؟ |
"Çeşitli kişilik" olarak bilinen şey. Beni şahit yap, anlatayım. | Open Subtitles | حالة مثالية لإنفصام الشخصية, ضعنى على المنصة وسوفَ أشهد |
İnsan Hakları Kararnamesi'ni çiğnerseniz yenilikçi olduğunuz konusunda size kefil olmam, Bay Başkan. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أشهد لك ،كمصلح يا سيدي الرئيس إن كنت تنتهك حقوق الإنسان |
Allahtan önce ben şahidim, çocuklarımda ölü enerjisi var. | Open Subtitles | أشهد أمام الرب أن أبنائي طاقتهم كطاقة الأموات |
Ben başkanın saflığına ve ruhunun gücüne şahsen kefilim. | Open Subtitles | أشهد شخصياً على نقاوة العُمدة وقوّة روحه الأبدية. |
Hakkını teslim etmek lazım. Yani en aşikar işi yaptı. | Open Subtitles | يجب أن أشهد له بالكفاءة ,فهو يفعل أوضح الأشياء |
(şahitlik ederim ki Allah'tan başka İlah yoktur ve şahitlik-) | Open Subtitles | أشهد أن لا إله إلا الله وأشهد أن.. |