Kimsenin bilmesine gerek olmayan şeyleri eşelemekten başka bir şey yapmıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يحفرون الأشياء أشياء لا يحتاج أن يعلم عنها أي أحد |
Keşif denen şeyin çoğunlukla başarılı olmayan şeyleri bulma süreci olduğunu anladım, ve bilginin sınırlarını zorladıkça başarısızlığın kaçınılmaz olduğunu. | TED | وهكذا أدركت بأن الاكتشاف هو غالبًا عملية إيجاد أشياء لا تعمل، والفشل هو حتمي عندما تتخطى حدود المعرفة. |
Çoğu insan böyle diyordu Doğru olmayan şeyler yaptım ama bu tip konuşmalara inanmıyorum. | Open Subtitles | والكثيرين قالوا اننى أفعل أشياء لا يجب أن أفعلها أنا لا أصدق كلام مثل هذا |
Sürekli küfür eden hır çıkaran ve olmayan şeyler gören biri. | Open Subtitles | "شخص يستعمل كلمات اللعنة" "ويركل الممرضات ويرى أشياء لا وجود لها" |
Bir kediyi yalamanın ardındaki psikolojik sorunlar benim bahsetmek istediğim şeyler değil. | Open Subtitles | إن المشاكل النفسية وراء لعق قطة هي أشياء لا أريد الخوض فيها. |
Pek çoğumuz kontrol edemeyeceğimiz savaş, terörizm, Haiti'deki trajik deprem gibi şeylerden endişe duyarız. | TED | معظمنا يقلق من أشياء لا يمكننا التحكم فيها مثل الحروب و الإرهاب مثل الزلزال المأسوي الذي هزَّ تاهيتي. |
- Kont öldü! Bazı şeyler asla ölmez. Mesela sen. | Open Subtitles | ثمّة أشياء لا تموت، أنت كمثال، هذا مُحبط. |
Bazen hoşuna gitmeyen şeyleri yapmak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | أحيانًا يجب ان تفعل أشياء لا تحبها |
Sana ait olmayan şeyleri almaman gerektiğini bilmiyor musun? | Open Subtitles | ألا تعلمي بأنه لا يحق لك أن تأخذي أشياء لا تخصك |
Gerçek olmayan şeyleri görüyorum. Görmemem gereken şeyleri. | Open Subtitles | أرى أشياء حقيقية أرى أشياء لا يجب أن أراها |
Kimsenin umurunda olmayan şeyleri korumak adına onca para harcarlar. | Open Subtitles | لقد أنفقوا كل ذلك المال لحماية أشياء لا يبالي بها أحد |
Sana ait olmayan şeyleri alamazsın ve başkalarının imzalarını taklit edemezsin. | Open Subtitles | لا يجوز أن تأخذي أشياء لا تخصكِ ولا يجوز أن تزوري توقيعات أشخاص آخرين |
İnsanlara ihtiyaçları olmayan şeyleri satar... seni tanımayan kadınları kendine aşık edersin. | Open Subtitles | تبيع للناس أشياء لا يحتاجونها ... تقنع النساء الذين لا يعرفونك بالوقوع فى حبك |
Öğretilmesi mümkün olmayan şeyleri biliyorsun. | Open Subtitles | انت تعرف أشياء لا يمكن تعليمها |
Eğer bende o kadar morfin alsaydım ben de olmayan şeyler görürdüm. | Open Subtitles | وإن تجرّعت كلّ ذلك المورفين، قد أرى أشياء لا وجود لها أنا أيضاً. |
Çocukluğum hakkında bilmesi mümkün olmayan şeyler var. | Open Subtitles | وهناك اشياء عن طفولتي, أشياء لا يمكن أن يعرفها |
Burada olmayan mümkün olmayan şeyler. | Open Subtitles | أشياء لا توجد في مكانها، أشياء غير ممكنة |
Yangın, hırsızlık, kaza sadece başkalarının başına gelen şeyler değil, onlara bunu söylüyorum. | Open Subtitles | الحرائق والسرقات والحوادث أشياء لا تحدث للآخرين فقط. |
Bunlar yemekli partilerde konuklarına sohbet arasında dinletebileceğin türden şeyler değil. | Open Subtitles | أشياء لا تشغلها لضيوفك على العشاء للتغطية على ثغرات المحادثة |
Ve bazen yediğin yemek canlıyken bile görmeye dayanamayacağın şeylerden yapılır. | Open Subtitles | وأحياناً الطعام الذى تأكلينة مصنوع من أشياء لا يمكنك حتى النظر إليها وهى حية |
Bazı şeyler asla değişmez. | Open Subtitles | هناك أشياء لا تتغير. |
Çünkü bazen hoşuna gitmeyen şeyleri de yapmak zorundasın. | Open Subtitles | يجب أن تفعل أشياء لا تحبها |
Bunun gibi insanlar bizim bilmediğimiz şeyleri biliyor ve bize öğretecek çok şeyleri var. | TED | ولكن أشخاص مثل هؤلاء هم من يعرف أشياء لا نعرفها نحن ولديهم الكثير من الدروس لنتعلمها. |