"أصدق أنني" - Translation from Arabic to Turkish

• olduğuma inanamıyorum
• verdiğime inanamıyorum
• inanmıyorum
• ettiğime inanamıyorum
• olduğuna inanamıyorum
• kaldığıma inanamıyorum
• yaptığıma inanamıyorum

Sana bunu sormak zorunda olduğuma inanamıyorum, ama ondan hoşlandın mı?
حسناً,أنا لا أستطيع أن أصدق أنني يجب أن أسألك عن هذا

- Bu kadar aptal olduğuma inanamıyorum. - Benim için önemlisin!
لا أصدق أنني كنت بهذا الغباء - ..أنا أهتم لأمرك -

Amritsar gibi bir yerde Darcy ile birlikte olduğuma inanamıyorum.
لا زلت لا أصدق أنني جالس مع دارسي في أمريتسار دونا عن كل الأماكن الأخرى

Onu yakaladığımda, o iblis tuzağından çıkmasına izin verdiğime inanamıyorum.
أتعلمين، لا أصدق أنني تركته ينجو من الكرات البلورية عندما اصطدته

Bunu daha önce farketmediğime inanmıyorum.
أتعلم، لا أستطيع أن أصدق أنني لم أر هذا من قبل

yapmadığına inanmadım inanamazdım masum bir adamı temsil ettiğime inanamıyorum.
لم تكن هناك طريقة تجعلني أصدقه لم أستطع تصديقه لم أصدق أنني أمثل رجلاً بريئاً بالفعل

Bu kadar saçma sapan şeyi yanıma almakta diretmiş olduğuma inanamıyorum.
لا أصدق أنني كنت مُصرّه على أن يحضر معنا لهذه الأشياء السخيفة

Burda olduğuma inanamıyorum. Bütün sihrin kaynağı.
لا أصدق أنني هنا ، بالمكان حيث يُخلق الإبداع

Liz ile burada olduğuma inanamıyorum.
آه ، لا أستطيع أن أصدق أنني في هذه الفوضى مع ليز

Amk ufak pipilisi senin sadece hedefin olduğuma inanamıyorum
أيها اللعين الصغير. لا أكاد أصدق أنني كنت هدفك اللعين

Bu kadar klişe dilekleri olan bir kıza âşık olduğuma inanamıyorum.
لا أصدق أنني مغرم بفتاة ذات أمنيات مبتذلة

Ve şimdi bunu yüksek sesle söylüyor olduğuma inanamıyorum.
والآن أنا لا أصدق أنني قلت هذا بصوت مرتفع

Tüm gece seninle konuşup adını bile bilmiyor olduğuma inanamıyorum.
لا أصدق أنني تحدثت إليك طوال الليل و لم أعرف حتى اسمك

Çok utandım, buna izin verdiğime inanamıyorum.
هذا محرج جداً، لا أصدق أنني سمحت له بهذا

Aptal ağaçlardaki mal yaprakların düşüşünü izlemek için beni Vermont'a getirmesine izin verdiğime inanamıyorum.
لا أستطيع أن أصدق أنني سمحت لها بجري الى هنا الى فيرمونت المققزة لرؤية الأوراق الحمقاء على الأشجار الغبية

Trav ve Laurie'ye aşırı tepki verdiğime inanamıyorum.
لا أصدق أنني بالغت بردة فعلي على لاوري وتراف

Ben bile bu kadar aptalca bir şey yaptığıma inanmıyorum.
إنني حتى لا أصدق أنني فعلت شيئاً بهذه الحماقة

Bir hayalet için bu soruyu sorduğuma inanmıyorum.
لا أصدق أنني أسأل هذا بشأن شبح

Sırf krem peynirli sandviçinin yarısını verdin diye seninle okulu kırmayı kabul ettiğime inanamıyorum.
لا أصدق أنني وافقت على الهروب معك فقط لأنك أعطيتني نصف شطيرتك.

Bunun benim hayatım olduğuna inanamıyorum.
لا يمكنني أن أصدق أنني أعيش في هذا الجو المُزري

Bu kadar uzun süredir arka planda kaldığıma inanamıyorum.
لا يمكنني أن أصدق أنني كنت بهذا الدنو كل هذا الوقت.

Seninle konuşmalıyım. Bunu yaptığıma inanamıyorum.
يجب أن أتحدث إليك لا أصدق أنني أفعل هذا ، هذا غباء