Dışarıda konuşsalar bile ağızlarını kapıyorlardı... çünkü federaller dudak okuyordu. | Open Subtitles | و في الخارج كانوا يغطون أفواهم لأن الفدراليين يقرؤون شفاهم |
ağızlarını tıka basa dolduruyorlardı, yemek yerken ağızları açıktı ve bu çok fazlaydı. | Open Subtitles | يملؤون أفواهم بالطعام ويأكلون المزيد ثم يكتشفون أنهم قد بالغوا |
Bana, insanlar daha ağızlarını açmadan ne söyleyeceklerini bilme gücü verdi. | Open Subtitles | و أعطاني قوه معرفه ما يود الناس قوله قبل أن يفتحوا أفواهم بالحديث |
William, orada yeterince ağızları tıkalı kaldıklarını düşünmüyor musun? | Open Subtitles | (وليم)، ألا تظن إن هؤلئك الرجال أغلقت أفواهم لفترة طويلة؟ |
ağızlarını sıkı tutamıyorlar. | Open Subtitles | لا يستطيعون أن يغلقوا أفواهم بخصوص اي شيء |
ağızlarını açmalı ve boğulmalılar! | Open Subtitles | يجب أن يفتحوا أفواهم ويغرقوا! |
- Belki ağızları düzgün çalışmıyordur. | Open Subtitles | ربما أفواهم ليست كفاهك - حقا ؟ |