İnsanlar büyük bir günah işledi çünkü kendilerine altın bir tanrı yapıp tapındılar ve onu omuzlarında taşıyarak sevindiler ve şöyle dediler: | Open Subtitles | و أخطأ الناس خطيئه عظيمه حيث صنعوا لأنفسهم إلها من الذهب و حملوه على أكتافهم و أخذوا يصيحون فى إبتهاج |
Çünkü insanlar memnun olacakları zaman beni omuzlarında taşıyorlar. | Open Subtitles | حينما يحملني الناس وهم سعداء على أكتافهم |
Son birkaç haftadır omuzlarında ısırık izi olan iki tane kadın cesedi bulduk. | Open Subtitles | قبل عدة أسابيع، كان لدينا امرأتين قد قُتلوا... بوجود أثار العضّ على أكتافهم. |
Başlarının üstüne, arkalarına, omuzlarına aldıkları eşyalarını taşıyorlardı. | Open Subtitles | حاملين معهم ما استطاعوا من ممتلكاتهم فوق رؤوسهم أو ظهورهم أو أكتافهم |
Herkes beni kutlayıp, omuzlarına aldı. | Open Subtitles | الجميع رفعوني على أكتافهم و حملوني حول المشجعين |
Onlara ayakta durmayı ve bacaklarını omuzlarının altında tutmayı gösterirsin. | Open Subtitles | "أنت تحتاج أن تريهم كيف يقفوا ويحافظوا على أقدامهم أسفل أكتافهم" |
İskeletler omuzlarındaki külleri savuruyorlar. | Open Subtitles | هياكل عظمية ، تنفخ الرماد عن أكتافهم. |
omuzlarında başka bir çocuk taşıdıklarını ve sokaklarda başka bir çocukla dans ettiklerini bilmiyorlardı. | Open Subtitles | لم يعلموا أنهم يحملون صبياً آخر فوق أكتافهم ويرقصون في الشوارع |
Yani, omuzlarında tüm evrenin yüküyle gittiler daha sonra özgür ve temizlenmiş bir şekilde geri geldiler. | Open Subtitles | أعني أنهم ذهبوا ومعهم وزن الكون على أكتافهم وخرجوا وهم أحرار وصافيين |
Ve onu omuzlarında taşıyarak sevindiler ve şöyle dediler, "Bu bizim tanrımız olsun ey İsrail." | Open Subtitles | و حملوه على أكتافهم و أخذوا يصيحون فى إبتهاج قائلين "هذا هو رب بنى إسرائيل" |
Ve onların omuzlarında yükselmekten gurur duyuyoruz. | Open Subtitles | ونحن فخورون للوقوف على أكتافهم |
Ama babanın adamları beni omuzlarında taşıdılar. | Open Subtitles | لكن أتباع أبوكِ رفعوني على أكتافهم |
Beni lezzet odasına omuzlarında götürecekler! | Open Subtitles | سيحملونني على أكتافهم ويستعرضون بي في قاعة التذوق! |
omuzlarında durduğunuz kişinin kemiklerine ihtiyacınız vardır. | Open Subtitles | عليك التعلم حيال من تقف على أكتافهم. |
Bir an seni omuzlarına alıp dolaştıracaklar sandım. | Open Subtitles | سيحملونك على أكتافهم و سيحومون بك حول الغرفة |
Birkaç saat sonra İrlandalı Jake'i omuzlarına alacak, birkaç ay sonra da il meclisi ayanlığının rahat koltuğuna oturtacaklar. | Open Subtitles | التي , في بضعة ساعات , سترفع جيك الأيرلندي , في أكتافهم ويحملوه , الشهر القادم إلى مقعد جديد مريح كنائب |
Sanki bütün günümü omuzlarına oturup zorla, normalde iğrenç buldukları şeyleri yapmaya zorluyormuşum gibi. | Open Subtitles | كما لو أنني كُنت أقضي أيامي على أكتافهم أجبرهم على إرتكاب أفعال يرونها مُثيرة للإشمئزاز |
O gerginlikten asla sıyrılamıyorlar, omuzlarına yerleşiyor. | Open Subtitles | إنهم لا يفقدون ذلك التّأثير أبدًا , إنه مستقر في أكتافهم . |
Dev deniz yılanları ve kafası omuzlarının altında olan insanları anlatan masallarla Amerika'dan dönen çoğu kaşifin aksine Sloane gerçek veriler ve gerçek örneklerle dönmüştü. | Open Subtitles | علي عكس كثير من المستكشفين الذين عادوا من الأمريكتين و معهم قصص عن ثعابين البحر العملاقة و الناس الذين تنمو رؤوسهم أسفل أكتافهم عاد سلون ببيانات و أنواع حقيقية |
omuzlarının üstünden ateş ederler. | Open Subtitles | يطلقون النار من فوق أكتافهم |
erkekler, kadınlar, berduşlar eşyaları omuzlarındaki bir sopanın ucunda sanki bir Chaplin filminin sonundaymış gibi yürüyorlar. | Open Subtitles | أغراضهم مربوطة في عصا محمولة على أكتافهم يمشون، كنهاية فيلم لـ(شارلي شابلن) |
Ve omuzlarındaki yeşil kuşlarla... | Open Subtitles | والطيور الخضراء على أكتافهم |