"Lily, güneşten daha parlak gülüyordu." | Open Subtitles | ابتسمت ، أكثر إشراقاً من الشمس الاستوائية. |
Sanki birbirleri dünyadaki herşeyden çok daha parlak görünürdü. | Open Subtitles | كما أنهما كانوا يريان بعضهما أكثر إشراقاً من أي شيء آخر في العالم كله |
Ve tüm dünya gördüğümden daha parlak oluyor. | Open Subtitles | " و العالم يبدو أكثر إشراقاً من نظرة منكِ " |
Ve tüm dünya gördüğümden daha parlak oluyor. | Open Subtitles | " و العالم يبدو أكثر إشراقاً من نظرة منكِ " |
Ve tüm dünya gördüğümden daha parlak oluyor. | Open Subtitles | " و العالم يبدو أكثر إشراقاً من نظرة منكِ " |
Ve tüm dünya gördüğümden daha parlak oluyor. | Open Subtitles | " و العالم يبدو أكثر إشراقاً من نظرة منكِ " |
Jake, sen parçaların bir araya geldiğini ve geleceğin geçmişten daha parlak olduğunu düşünüyorsun. | Open Subtitles | (جيك), ترى أن الأشياء تترابط بأن المستقبل أكثر إشراقاً من الماضي |