Teknoloji bize daha karmaşık şeyler gerektiğini söyleyip, daha basit şeyler vaat ettiğinde dinliyoruz. | TED | أن نستمع عندما تقول التكنولوجيا أنها ستأخذ شيئا معقدا و تعد بشيء أكثر بساطة. |
Fakat, biliyorsunuz, belki daha basit bir yaklaşım bile olabilir. | TED | لكن، كما تعلمون، هناك مقاربة أكثر بساطة حتى. |
daha basit günleri; hayattaki en önemli şeyin sağda solda takılıp plak dinleyip, arkadaşlarınla eğlenmek olduğu anları hatırlamak. | Open Subtitles | أن نتذكر وقت أكثر بساطة عندما أفضل شيء في الحياة كان شنقا، الاستماع إلى السجلات، ويلهون مع الأصدقاء |
Eğer gerçeği söylemiş olsaydın, her şey çok daha kolay olurdu. | Open Subtitles | لقد كانت الأمور ستصبح أكثر بساطة إذا كُنت قد قُُلت الحقيقة |
Demek istediğim, kabul etmelisin ki arkadaşken her şey daha kolay oluyor. | Open Subtitles | أقصد, عليك الاعتراف بأن الأمور بدت أكثر بساطة عندما كنا أصدقاء فقط |
Bir şifre olduğundan emin değiliz, belki de daha basit bir şeydir, değil mi? | Open Subtitles | فإننا لا علم لنا بأنها شفرة؟ فلابد من أن تكون شيء أكثر بساطة |
O zamanlar, her şeyin çok daha basit olduğunu düşünüyor musun hiç? | Open Subtitles | أفكرت ذات مرّة بأن الأمور كانت أكثر بساطة في الماضي؟ ماذا؟ |
Heisenberg'ün belirsizlik prensibinden daha basit bir uygulama ister misin? | Open Subtitles | أتفضل تطبيقاً أكثر بساطة " كمبدأ الشك لـ " هايزينبيرغ |
Lucy'de sosyal fobi var da daha basit bir şeyle başlasak daha iyi olur. | Open Subtitles | لوسي مصابة ببعض مشاكل القلق الإجتماعي ربما يمكننا ان نبدأ بأمر أكثر بساطة |
daha basit, daha güvenli bir şekilde çalışmak seni uçurumun kenarından uzaklaştırır mı? | Open Subtitles | العمل بطريقة أكثر بساطة وأماناً سيسمح لك بالابتعاد عن الحافة؟ |
daha basit, daha yönetilebilir oldukları sürece onlarla minik, küçük kalbin ne arzuluyorsa yapabileceksin. | Open Subtitles | ستفعل بهم أيًا ما يشتيه قلبك الصغير طالما هم أكثر بساطة وأكثر قابلية للإنقياد |
ve bir şey farkettik. Bizim fikirlerimiz, tasarımlarımız, önceki projeden biraz daha basit olmalıydı böylece daha çok insanla ve daha kısa sürede daha çok ev boyayabilirdik. | TED | استنتجنا أنّ أفكارنا وتصاميمنا يجب أن تكون أكثر بساطة من مشروعنا الأخير لكي نتمكن من الطلاء بمساعدة أشخاص أكثر وطلاء منازل أكثر في ذات الوقت |
Tüm bunlardan daha basit. Sadece sevdiğinin yanında olmak istiyor. | Open Subtitles | الأمر أكثر بساطة إنهم يبقون حيث أحبابهم |
Hayır, gerçek aslında çok daha basit. - Ben kötü bir adamım. | Open Subtitles | كلاّ، يا سيّدي فالحقيقة أكثر بساطة من كلّ هذا،... |
(Gülüşmeler) Bu zor bir çalışmaydı. Düzgün bir şekilde toparlayacak bir yol bulamadım, ve sadece biraz daha basit hale getirmeye karar verdim. | TED | (ضحك) نعم، لقد كان الأمر شاقا. لم أستطع إيجاد طريقة لأرتب ذلك بطريقة مناسبة لذا قررت أن أجعله أكثر بساطة |
daha basit olacağım. | Open Subtitles | سوف أضع الأمر أكثر بساطة. |
İnanın bana, bu dünyada daha kolay şeyler vardır. | Open Subtitles | صدقونى ، هناك أشياء أكثر بساطة فى هذا العالم |
Bir kibrit veya çakmak kullanmak bana daha kolay geliyor. Çok daha pratik... | Open Subtitles | إننى أجد الأمر أسهل كثيرا أن أستخدم قداحة أو عود ثقاب ، هذا أكثر بساطة |
Aslında masada bir Chateau Haut-Brion olsa daha kolay olurdu. | Open Subtitles | في الحقيقة ، كان يُمكن للأمر أن يكون أكثر بساطة لو كان هناك زجاجة شمبانيا على الطاولة |
Önceden dünya çok daha basitti, değil mi? | Open Subtitles | العالم إعتاد ان يكون أكثر بساطة, اليس كذلك؟ |