Kendimi suçlu hissediyordum. Mektupları, gittikçe daha kızgın ve acılı bir hal alıyordu. | Open Subtitles | رسائله بدأت تصبح أكثر غضباً ومرارة |
Senden daha kızgın ve hasta danışmanlarım oldu. | Open Subtitles | .. لدي مرضى أكثر غضباً منكِ . وأكثر مرض |
Bana diğerlerine olduğundan daha kızgın gibisin. | Open Subtitles | -تبدين أكثر غضباً عليّ من (تومي) أو (كيفين) . هل انا مخطئة؟ |
Aslında hapishanelerin bir insanı rehabilite etmeleri beklenir, onun daha öfkeli, sinirli ve daha umutsuz olmasına neden olması değil. | TED | من المفترض أن تُعيد السجون تأهيل الشخص لا أن تدفعه إلى أن يصبح أكثر غضباً وإحباطاً، ويأسًا. |
Bu onları daha da kötü yapmış daha da sinirli. | Open Subtitles | لكن كان ذلك يجعل الأمور أسوء و أسوء و أكثر غضباً |
Hangi parçamın daha öfkeli olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | . . لا أعلم أيّ جزء مني أكثر غضباً الخطيب؟ |
Hem dün akşam daha da sinirli olması lazım Elena'nın orada olduğunu ve ondan kaçmaya çalıştığını düşündüyse yani. | Open Subtitles | وكان أكثر غضباً ليلة أمس إذاً توقع أن الفتاة هناك تحاول الهرب منه |
Bu konuda sinirli olurdum... ..ancak başka insanlara sinirlenmekle meşgulüm. | Open Subtitles | يمكنني أن أكثر غضباً بسبب هذا لكنني منشغل أكثر بكوني غاضب من أشخاص آخرين |
Dünya... herkesin inandığından, çok çok daha öfkeli görünüyordu. | Open Subtitles | العالم... يبدو انه اصبح أكثر غضباً بكثير مما يعتقد أحد. |