"أكثر من مُجرّد" - Translation from Arabic to Turkish

• daha fazlası
• daha fazlasını
• öte

Bu iş sanki bir elmastan daha fazlası gibi gelmeye başladı.
إنّه مُحق، أعني، لقد بدأ يبدو الأمر وكأنّه حول شيءٍ أكثر من مُجرّد ألماسة.

Küçük çaplı bir kuryeden daha fazlası.
إنّها أكثر من مُجرّد مُهرّبة مُتدنية المُستوى.

Bu Kalın Ses kim bilmiyorum ama sanırım askerimiz antisosyalden biraz daha fazlası.
لا أعلم من مُزوّد المعلومات ذاك، لكن أعتقد أنّ مُجندتنا أكثر من مُجرّد كونها غير اجتماعيّة.

Annenle geçici bir ilişkiden daha fazlasını yaşamış olabileceğini düşünüyoruz.
نعتقد أنّه قد يكون لديه أكثر من مُجرّد علاقة عابرة مع أمّكِ، يُمكن أن يكون أيّ شخص،

Sen, lobide bir kahve içmekten daha fazlasını hak eden bir kadınsın.
أنتِ امرأة تستحـقّين أكثر من مُجرّد كوب قهوة في بهو ما،

911'i aradığın zamanki sesin arkadaştan daha öte geliyordu.
صوتك على إتّصال الطوارئ بدا وكأنّكما أكثر من مُجرّد صديقين.

Bunun için paradan çok daha fazlası gerekir. Ve ben beklemekten sıkıldım.
سيتطلّب الأمر أكثر من مُجرّد مال، ولقد سئمتُ من إنتظار ذلك.

Bir çocuğa akıl hocalığı yapmanın, eğlenceden daha fazlası olduğunu... - ...bilip bilmediğini anlamaya çalışıyorum.
أنا أحدّد ما إذا كنت تعلم أنّ توجيه شاب يافع يدور حول أكثر من مُجرّد مرح.

Yani tatlı ürpertilerden daha fazlası olmalı.
أقصِد، لا بُدّ وأنّه ... يوجدُ ما هُو أكثر من مُجرّد هزّاتٍ صغيرة هزّاتٌ صغيرة؟

Belki birkaç sorudan daha fazlası.
لربّما أكثر من مُجرّد بضع أسئلة.

Bir hobiden çok daha fazlası, gerçekten.
إنّه ليس أكثر من مُجرّد هواية، حقاً.

Yani bir masa oyunundan daha fazlası mıydı?
إذن كانت أكثر من مُجرّد لعبة لوحة؟

Ya Malcolm Ward'un Bridget'in sponsorundan daha fazlası olduğunu fark ettilerse?
ماذا لو أدركوا أنّ (مالكولم وارد) هو أكثر من مُجرّد راعي (بريدجيت)؟

Görünüşe göre, Bayan Sofia bir mankenden daha fazlası, Bay Reese.
هل وافق على مُقابلتي؟ يبدو أنّ الآنسة (صوفيا) أكثر من مُجرّد واجهة مُزخرفة، سيّد (ريس).

Bu bir notilus ve sokak lambaları afişten çok daha fazlası.
إنّه (نوتيلوس)، وأضواء الشوارع همْ أكثر من مُجرّد حاشية.

- Adamın parasıyla ilgileniyor. - Ondan çok daha fazlası.
بل هُو أكثر من مُجرّد ذلك.

Vernon'a göre Bunkie'nin cinayetinde haraçtan daha fazlası var.
فيرنون) يعتقد أنّ (بونكي) قتل) له علاقة أكثر من مُجرّد إبتزاز

Onda bir suçludan çok daha fazlasını görüyorlar.
أناس يرونه أكثر من مُجرّد كونه مُجرماً

Ve kalpten çok daha fazlasını öğrendim.
ودرست أمور عديدة أكثر من مُجرّد قلب.

Theodore Rose 18. yüzyılda biraz da ünü olan bir duvar işçisiydi. Ama bu istekten de öte bir şey.
كان (ثيودور روز) ماسونيّ من القرن 18 مع بعض الشُهرة، لكنّها أكثر من مُجرّد وصيّة.