Atölyemin dışında gerçekleşen birçok fikir ve olayla daha çok ilgilendim. | TED | أصبحت مهتمًا أكثر بالأفكار وبأشياء أكثر وأكثر كانت تحدث خارج معملي. |
Ve daha çok insan bu işle uğraşmaya başladı, önceden tanımadığımız insanlar. | TED | وشارك أناس أكثر وأكثر في هذا، معظمهم لم يلتقوا بتاتاً من قبل. |
Zira bütün hafta TED'de de duyduğumuz üzere dünyamız, insanların artan nüfusu ve ihtiyaçlarıyla birlikte gittikçe daha da küçülüyor. | TED | ولأننا كما سمعنا في تيد طوال الإسبوع بأن العالم يصبح أصغر وأصغر بزيادة أعداد الناس فيه تريد أشياء أكثر وأكثر |
Süregelen birçok yönelime sahibiz, bence bunlar arasında en önemlilerinden biri bu yönelimi daha da akıllı hale getirmektedir. | TED | لذا لدينا اتجاهات عامة تحدث الآن، وأعتقد أن أحد أهم هذه الاتجاهات هو الاتجاه لجعل الأشياء أكثر وأكثر ذكاء. |
Ayrımcılığın ne olduğunu gün geçtikçe daha fazla öğreniyordum ve aynı derecede önemli olan, kendi avukatım olmam gerektiğini öğreniyordum. | TED | كنت أتعلم أكثر وأكثر عن معنى التمييز، وبنفس المقدار من الأهمية، كنت أتعلم أنني بحاجة إلى أن أكون مُدافعي الخاص. |
Bu gerçekten azdan çok varetmenin daha fazla insan için yapılması çünkü bunların hepsi artık uygun fiyatlı tedaviler. | TED | هذا هو حقا الحصول على أكثر من أقل لفائدة الناس أكثر وأكثر لأن أسعار هذه العلاجات كلها معقولة الآن. |
Burada genel bir çekiç görüyoruz ve çekiçler zaman içinde Gitgide daha kendilerine özgü oluyor. | TED | بحيث أننا نشهد مطرقة عامة، وتصبح المطارق أكثر وأكثر تحديداً عبر الزمن. |
Gelecek yaz köy hayata geçiyor ve her hafta bir başka topluluğa giderek daha da genişliyor. | TED | الصيف المقبل، سيتم افتتاح القرية، وتنبثق إسبوعياً، ممتدة إلى مجتمعات أكثر وأكثر أينما اتجهت. |
Her gün,çocuk yapmamız için,başımın etini yerdi gittikçe daha çok baskı hissetmeye başladım. | Open Subtitles | كانت تلح عليّ كل يوم كي أمنحها طفلاً لقد شعرتُ بالضغط أكثر وأكثر |
Şimdi, onun şu anda yaptığı şey ise şu: kendini giderek daha fazla soyutlaştırdıkça, öğrenme yolu da her an daha çok ayrıklaşıyor. | TED | الآن, ما يحدث لها الآن أن طريق تعلمها ينحرف لحظة بلحظة كلما انعزلت بنفسها أكثر وأكثر. |
Sosyal medya dünyasına girdiğimde gittikçe daha çok Mısırlının ülkede siyasal değişimi arzuladığını gördüm. | TED | في الوقت الذي تسجلت في مواقع التواصل الاجتماعي، بدأت أرى مصريين أكثر وأكثر يتوقون للتغيير السياسي في البلاد. |
ve fark ettim ki, giderek Madame Tussauds'daki balmumu heykelime daha çok benzediğimi farkettim. | TED | وأدركت أنني بدأت أشبه أكثر وأكثر تمثالي الشمعي في متحف مدام توسود. |
Bak, sana yaptığı şey sapıklık ve git gide daha da sapıklaşıyor. | Open Subtitles | انظري، الذي يفعله لك هو المرض بعينه وقد تفشّى المرض أكثر وأكثر |
Görüyorsun... öfkelerini yönlendirmeyi bilenler, sadece daha da fazla odaklanıyorlar. | Open Subtitles | هؤلاء الذين تعلموا التحكم في غضبهم.. يصبحون أكثر وأكثر تركيزاً |
Her gün daha da fazla artan gizemli yardım sever raporlarını engelliyorum. | Open Subtitles | عليّ أن أتدخل كل يوم أكثر وأكثر في تقارير الإنقاذ الغامضة هذه. |
GPS cihazları her geçen gün daha fazla kullanılır oluyor. | Open Subtitles | أدوات التعقب أصبحت من أكثر وأكثر الأشياء شيوعا هذه الأيام |
Hack siteleri her çeyrekte pazar payımızdan daha fazla kapmaya başlıyor. | Open Subtitles | المواقع المخترقة تستنزف أكثر وأكثر من حصتنا بالسوق كل ربع سنة |
Ve zamanla onlara ve onlara daha fazla bağlı hissedeceksiniz. | Open Subtitles | ومع مرور الوقت سوف تشعر أكثر وأكثر ارتباطا به ولهم. |
Dini sınırlar üzerindeki ayrılıklar derinleşiyor ve ne kadar ortak noktamız olduğundan Gitgide daha çok şüphe ediyoruz. | TED | تتعمق الانقسامات على أساس الانتماء الديني، ونحن نتساءل أكثر وأكثر عن عدد الأمور المشتركة بيننا. |
Uyum içinde, tüm ekosistemin yaptığı bu: Yaşam için sürekli daha fazla fırsat yaratmak. | TED | في أداءهم الموحد، هذا ما تفعله النظم البيئية بمجموعها: إنها توجد فرص أكثر وأكثر للحياة. |