Altay Dağları yüksek olduğu için oraya sadece güçlü kuşlar yuva yapabilir. | Open Subtitles | بما أن جبال "ألتاي" شاهقة فإنها تستلزم نسوراً قوية للتعشيش هناك. |
Bölgenin başkenti Olgii, Altay dağlarının eteklerinde yatıyor. | Open Subtitles | تقع عاصمة مقاطعة "أولغي" في تلال جبل "ألتاي" |
Altay adlı, eğitilmemiş bir toy öğrencim de böyle zayıf mazeretler uydurma konusunda çok ustaydı. | Open Subtitles | كان لدي تلميذ يُدعى "ألتاي" ويتصرف كحمار غير مروض, وكان يتقن هذه الأعذار الواهية. |
O zaman süpürgeyi al ve yerleri süpür Altay. | Open Subtitles | (إذاً فخذ المكنسة يا (ألتاي واكنس أرضيتي |
Sırada Ardak, Altay'dan ünlü bir kartal avcısının oğlu. | Open Subtitles | التالي هو (أرداك) ابن صياد بالنسور بارز مِن "ألتاي". |
Sırada Altay'dan bir avcı var. | Open Subtitles | تالياً، لدينا صياد بالنسور مِن "ألتاي". |
Bu da baska bir tasarımcımız, Altay Sendil, göğsüne ağda yaptırırken, çok gösterişçi olduğu için değil gerçi aslında öyle. Hayır şaka yapıyorum. Ama bu kronik bakım hastalarının pansumanları çıkarılırken yaşadığı acıyı anlayabilmek için. | TED | أو أحد مصممينا الاخرين، "ألتاي سينديل"، الذي يخضع لتشميع شعر صدره -- ليس لأنه معجب بنفسه، مع أنه كذلك -- لا، إنني أمزح بل ليتعاطف مع وليعيش تجربة مرضى الرعاية المزمنة وما يعانونه عندما تُزال ضماداتهم. |
Sen çocukken sana Altay diye hitap ederdim. | Open Subtitles | عندما كنت طفلاً "دعوتك "ألتاي |
Sınırlar çizilmeden çok önce Cengiz Han'ın saltanatından evvel göçebe kavimler, Asya'nın ücra Altay dağlarında dolaştı. | Open Subtitles | قبل أن تُرسم الحدود بزمن طويل... قبل حكم (جنكيز خان)... جالَت قبائل بدوية جبال (ألتاي) اﻵسيوية النائية. |
Altay dağlarında doğdum. | Open Subtitles | ولِدتُ في جبال "ألتاي". |
Benim adım Altay. | Open Subtitles | (أنا أدعى (ألتاي |