Bugün hafif yağmur çiseliyor ve görebileceğiniz gibi biraz ıslandık. | Open Subtitles | لدينا أمطار متقطعة اليوم و نحن متبللون ، كما ترون |
Aslına bakarsak, bu okulun 11. yağmur mevsimini yaşıyoruz, gerçekten şiddetli, yatay muson yağmurlarından bahsediyorum, duvarlar sapasağlam dayanıyor. | TED | في الواقع، هذا هو الموسم الماطر الحادي عشر لهذه المدرسة أمطار موسمية قاسية وما زالت الجدران صامدة بقوة. |
Çok yağmur. Kaliforniya'daki her şey gibi aşırı. | Open Subtitles | أمطار غزيرة جدا، مثل كل شيء آخر في كاليفورنيا. |
Çok inatçısın anlaşılan? Salı gecesi, yoğunluğu 70 mm'ye varan yağış bizi bekliyor. | Open Subtitles | أنت كلب عنيد, أليس كذلك؟ سقطت أمطار بمعدل ثلاثة أعشار من البوصة الواحدة |
Son olarak da, ergimiş kayaç yağmuru, kararan gökyüzünden yağmakta - bu da, dinozorlar çağının sonu. | Open Subtitles | أخيرا , تبدأ أمطار من الصخور الملتهبة في التساقط من السماء المظلمة إنها نهاية عصر الديناصورات |
Ama bahar yağmurları gelince, bunu elde edersiniz: Çölün çiçek açması. | TED | ولكن عندما تاتي أمطار الربيع تحصل على هذا: ازدهار الصحراء. |
Ne de olsa büyük kovalar küçük olanlardan daha çok yağmur toplar. | Open Subtitles | تلتقط الدلاء الكبيرة أمطار أكثر من تلك الصغيرة |
Batı Yakası'nda bundan daha iyi... bir Brezilya yağmur ormanı bulamazsınız. | Open Subtitles | أنت لَنْ تَجدَين غابة أمطار إستوائية برازيلية أفضل من هذه في أي مكان على الجانبِ الغربيِ الجنوبي |
Sığınağı bulutlarda arıyorsan, yağmur rüzgarlarını atlatırım. | Open Subtitles | لو أنك تبحثين عن المأوى بين السحاب سوف أحميك من أمطار الرياح العاتية |
Şiddetli yağmur, çamur, toz ve kavurucu sıcak ilerlemesini yavaşlatıyordu. | Open Subtitles | أمطار جارفة ، وحل ، وغبار وحرارة لدرجة الغليان كل ذلك أبطأ تقدمه |
Deli gibi yağmur yağsa da, onun benim işime yarayacağını sanmıyorum. | Open Subtitles | سواء سقط أمطار أو سهام, لا علاقة لي بذلك. |
BB benzin istasyonundayız bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. | Open Subtitles | كنا في محطة بي ام بي وهطلت الأمطار في الخارج ولا أقصد أمطار عادية كانت سيول جارفة |
Belki de fırtına çıkar... yağmur, kar, tornado... | Open Subtitles | لعلها تكون عواصف رهيبة أمطار , ثلوج , أعاصير |
Sıcaklıklar 70 C'nin üzerine çıkar ve yağmur yıllarca hiç yağmayabilir. | Open Subtitles | الحرارة تصل إلى 70 درجة مئوية .وحيث ربما ليس هنالك أمطار لسنوات طوال |
Çok güçlü rüzgarlar var ve yılda neredeyse 4.000 milimetrelik bir yağış miktarı mevcut, bu yüzden uygun koşullar bulabilmek gerçekten, ama gerçekten çok zor. | TED | وتوجد رياح قوية، وتسقط أمطار بمعدل 4000 ميليمتر في السنة، لذلك فإنه من الصعب جدًا جدًا أن تجد ظروفًا ملائمة. |
Konfeti yağmuru vardı. | Open Subtitles | كان يتساقط هنا أمطار من قصاصات الورق الملون |
Şimdi, burada elimizde, belki arkadakiler okuyamıyorlardır diye en yukarıdaki Hindistan'ın sağanak yağmurları. | TED | الآن، هنا لدينا، في حالة أنكم لم تقرأوه في الخلف، في الأعلى تساقط أمطار في الهند. |
Fransa'nın her yeri yağmurlu olacak. | Open Subtitles | هناك أمطار في جميع أرجاء فرنسا. |
Bugün yağmur uyarısı var ve bildiğiniz üzere arılar yağmurda uçamaz. | Open Subtitles | هناك توقعات بسقوط أمطار اليوم، وكما تعلمون النحل لا يستطيع الطيران في المطر |
Geçen hafta başladı yağmurlar. Kısa yağmurlar başladı ve yağışlar hala devam ediyor. | TED | لتوها هطلت الأمطار الأسبوع الماضي. هطلت أمطار قصيرة الأمد وهي تمطر هناك الآن. |
Fırtına ve sağanak yağmurdan bahsediyorum. | Open Subtitles | أتحدث عن رياح عكسية و أمطار غزيرة |
Bunlar, metan yağmuruyla yıkanan donmuş sudan oluşmuştur. | Open Subtitles | انها مصنوعة من المياه المجمدة المغسولة بواسطة أمطار الميثان |