Birkaç pazarcı kadın. Bu kadınlar ortaya çıktıysa, Onlar gitmiştir. | Open Subtitles | نساء السوق لو كان هناك سوق فمن المؤكد أنهن ذاهبون هناك |
Bence, Onlar bizi içlerine çekip süzmek için bekliyorlar. | Open Subtitles | أعتقد أنهن بانتظارنا لشرب المزيد من السوائل |
Ya da kadınların çöp olduğunu ve hak ettikleri yerde olduklarını düşünüyor. | Open Subtitles | أو أنه ينظر للنساء على أنهن مجرّد حثالة وأنه يضعهن حيث ينتمون |
Özellikle kızlar bana gelecek konusunda kaygılı olduklarını söylüyorlar. | TED | وأخبرنني البنات أنهن قلقات بشكل خاص حيال مستقبلهن. |
Ama onların kızları, ebeveynlerinin karşılanmamış umutları ve yüksek beklentilerinin altında ezilmiş hissediyorlar. | TED | لكن بناتهن شعرن أنهن مثقلات بآمال آبائهن التي لم تتحقق وتطلعاتهم الكبيرة. |
Balon gibi şişmesinler diye onları haftada bir tartması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان يزنهن كل أسبوع ليتأكد أنهن لن ينفجرن من البدانة |
Sen onlara bakma. Kısa süre önce, üçüz olarak doğduklarını öğrendiler. | Open Subtitles | لا تقسوا عليهن ، اكتشفوا مؤخراً أنهن توأمان من أصل ثلاثة |
Uzun bir süre boyunca cycloplar ve sentorlar gibi hayal ürünü oldukları varsayıldı. | TED | افتُرض ولفترة طويلة أنهن شخصيات خيالية، مثل أسطورتي العملاق والقنطور. |
Sence Onlar kolay iş bulabiliyorlar mı? | Open Subtitles | أتعتقدين أنهن يمرن بوقتٍ يسير في العثور على وظيفة؟ |
Biraz kaba insanlarmış gibi duruyor. Sokakta alkol mü alıyor Onlar? | Open Subtitles | يبدو أنهن فظات بعض الشيء هل يشربن في الشارع؟ |
Onlar sıkıcı,patavatsız, ve bebeklerine hazır giyim ürünleri giydiriyor. | Open Subtitles | أنهن مملات وأغبياء ويُلبسون أبنائهم أزياء بعيدة عن الموضة |
Ama Onlar yabancıydı ve bir kabinden diğerine arkadaşça bir sohbet başlatmaya çalıştığımda rahatsız oldular. | Open Subtitles | لكنهن كن غريبات ويبدو أنهن يفزعن عندما أشترك في محادثة ودّية من مرحاض لـ آخر |
Bu kadınları yakından incelemek strese dayanıklı olduklarını gösterdi. | TED | بدراستنا لهؤلاء النسوة عن كثب، اكشفنا أنهن مقاومات للأرق. |
Sonra, aç olduklarını fark ettim, böylece hemen bir aşçı ve yiyecek buldum. | TED | ثم اكتشفت أنهن كنّ جائعات، لذا وجدت طاهيًا وطعامًا بسرعة. |
Evli olduklarını ve çok acı çektiklerini doğruladılar. | TED | وأكدوا أنهن تم تزويجهن وعانين الكثير من الألم. |
Bir çok kadının sadece çocukları var ve dediklerine göre onların hareketlenmesinin en zor kısmı çocuklarından ayrı kalmaları. | TED | العديد من النساء متزوجات و لديهن أطفال، ويقولن أن الجزء الأصعب فى عملهم هو أنهن بعيدات عن أطفالهن. |
- O bebek bulunmadan önce, müdür onların banyodaki son kişiler olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الناظر يقول أنهن آخر من كنّ في المرحاض قبل العثور على الطفل |
Bu kadınları solmuş giysileriyle sokakta görseydiniz, onları fakir ve basit olarak düşünebilirdiniz. | TED | ان رأيت أؤلئك النسوة في الطريق في ملابسهن الفضفاضة سوف تظن أنهن .. فقيرات وبسيطات |
onlara nasıl yardım edeceğimi bilmiyordum. Hasta olmadıklarını söylediğimde bu onları daha iyi hissettirmiyordu. | TED | ولم أعلم كيف أساعدهن، لأن إخبارهن أنهن لسن مريضات لم يكن يشعرهن بأي تحسن. |
Dünyanın her yerindeki kadınlardan, sadece kendime sadık kalarak onlara ilham verdiğimi söyleyen mail ve mesajlar aldım. | TED | استلمت العديد من الرسائل من نساء من جميع أنحاء العالم، يخبرنني فيها أنهن تأثرن ببقائي على سجيتي. |
Hatta onların tek mutlu oldukları an, seni sefil ettikleri zaman olmuyor mu? | Open Subtitles | هل لاحظت أنهن يكونون سعيدات فقط عندما يجعلونك تعيساً؟ |
Ve en son gönderilerine bakarsanız da hepsi benzer şeyleri söylüyor. | Open Subtitles | أنهن ذاهبات للبلدة أو ذاهبات في رحلة عمل أو في عطلة |
Masaj salonundaki kızlar en az altı peder gördüklerini söyledi. | Open Subtitles | الفتيات في الصالون قالت أنهن رأوا ست كهنة على الأقل |
Sizin gibiler her daim kadınların size geldiğini düşünüyorsunuz, değil mi? | Open Subtitles | كلكم أبطال، تظنون أن النساء تسقطن لكم بنظرتكم، أليس كذلك ؟ أتظن أنهن لن يفعلن ؟ |