| Bence her iki tarafında hataları vardı demek daha doğru olur. | Open Subtitles | أظن أنه من العدل قول أنه كان هنالك أخطاء من الجهتين. |
| Sanki resimde bir ipucu vardı. | Open Subtitles | أعتقد أنه كان هنالك تلميح في الصورة و لم أتصل بها لكي أمنعها من الذهاب |
| Sanki resimde bir ipucu vardı. Hatta belki gitmelerini engelleyebilirim diye aradım onları. | Open Subtitles | أعتقد أنه كان هنالك تلميح في الصورة و لم أتصل بها لكي أمنعها من الذهاب |
| Bana yalan söylüyordun! Ne olduğunu bilmiyorum Eğer o şey yenseydi, sorunumuz kalmayacaktı! | Open Subtitles | أنا آسف لم أكن أعلم أن هذا سيحصل لابد أنه كان هنالك خطأ |
| Ama siz öyle olduğunu düşünmüyorsunuz. Dün gece peşinde birisinin olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | ... الليلة الماضيـة , لقد قال أنه كان هنالك شخصاً ما يلاحقـه |
| Köprü projesiyle ilgili aranızda bir münakaşa olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | ندرك أنه كان هنالك بينكما بعض الخصومات بشأن مشروع الجسر؟ |
| Hayır, hayır. Başka etkenler de vardı sadece. Amerikalı değil misin sen? | Open Subtitles | لا لا , أنا أقصد أنه كان هنالك عوامل اخرى هل أنت لست أمريكي؟ |
| Orada 200 kişi olmalıydı ve her birinin ayrı bir görevi vardı, ama hepsinin amacı aynıydı. | Open Subtitles | لا بد أنه كان هنالك حوالي الـ 200 شخص كل شخص بوظيفه محددة و لكنهم جميعاً يعملون لشيء واحد |
| Bence bilen birkaç kişi vardı ama kimse bu konuyu konuşmadı. | Open Subtitles | أعتقد أنه كان هنالك عدد قليل من الناس علموا بذلك, ولكن لم يتطرق أحد للموضوع أبداً |
| Bence en başından beri farklı bakış açıları vardı. | Open Subtitles | أعتقد أنه كان هنالك الكثير من وجهات النظر من البداية. |
| Ama asıl garip olan orada sürücüyü kaçarken yakalaması gereken bir sürü kamera vardı. | Open Subtitles | ولكن الغريب حقاً أنه كان هنالك كاميرات حول ذلك المكان والتي توجب أن تلتقط السائق وهو يهرب |
| Sanırım 12 milyon insanın cinayet sebebi vardı. | Open Subtitles | ... أعتقد أنه يمكنك أن تقول أنه كان هنالك 12 مليون شخص |
| Belki kardeşinin öldürülmesinin başka bir nedeni vardı. | Open Subtitles | أو أنه كان هنالك سبب أخر جعل أخاك يُقتل |
| İçinde bir şey vardı herhalde. | Open Subtitles | لا بد أنه كان هنالك شيئاً بداخله |
| Bana kalırsa başka biri vardı. | Open Subtitles | أظن أنه كان هنالك حقا شخص آخر |
| Stephanie bana tabağınızda saç olduğunu söyledi. | Open Subtitles | ستيفاني أخبرتني أنه كان هنالك شعر على صحنك |
| Her neyse, belli ki bir tuhaflık olduğunu düşünmüş. | Open Subtitles | على أي حال، من الواضح أنه علم أنه كان هنالك خطب ما، |
| Bebeğin olmuş olabileceğine dair belirtilerin olduğunu söylediler. | Open Subtitles | حسناً, لقد قالوا أنه كان هنالك علامات أنك حظيت بطفل |
| Ve bana yardımcı olabilecek bir şey olduğunu mu söylüyorsunuz? | Open Subtitles | والآن تخبرونني أنه كان هنالك شيء كهذا أمكنه مساعدتي؟ |
| Size daha fazlası olduğunu düşündüren nedir? | Open Subtitles | ما الذي يجعلك تعتقد أنه كان هنالك المزيد؟ |