"أنوتي" - Translation from Arabic to Turkish

    • at
        
    • Anote
        
    AT: Evet, üzgünüm. Sanırım bazıları burayı ziyaret etmek için neden kaçtığımızı soruyor. TED أنوتي: نعم، وأنا آسف، أظن أن أحدهم تساءل لماذا اختفينا لزيارة ذاك المكان.
    AT: Müzakereler çok zorlu geçti, fakat balıkçı gemilerinin günlük fiyatını artırmayı başardık. TED أنوتي: المفاوضات كانت عسيرة، وقد توصلنا إلى رفع الرسم اليومي على سفن الصيد.
    AT: BM'de yaptığım konuşmalara bakmanızı öneririm. TED أنوتي: سأحيلك على كلمتي السابقة التي ألقيتها في الأمم المتحدة.
    AT: Her gün balık yiyoruz, dünyada en fazla balık tüketen biziz. Fazla hayvanımız yok, dolayısıyla TED أنوتي: حسنا، نحن نأكل السمك كل يوم، كل يوم، وأعتقد بأنه لا شك بأن معدل استهلاكنا للسمك هو على الأرجح الأعلى في العالم.
    Anote Tong: Öncelikle, sorunumuzu konuya ilgi gösteren insanlarla paylaşma fırsatı verdiğiniz için minnettarım. TED أنوتي تونغ: حسنا، دعني أولًا أعبر عن مدى امتناني لمنحي الفرصة لمشاركة قصتي مع أشخاص مهتمين بسماعها.
    AT: Bizim için hangi balıkların önemli olduğu konusunda müsadenizle biraz bilgi vereyim. TED أنوتي: دعني أخبركم قليلا عن معنى السمك بالنسبة لنا.
    AT: Evet, ulusal gelirlerimizin, herşeyimizi, hastaneleri, okulları, bu gelirlerle yapıyoruz. TED أنوتي: العوائد الوطنية، التي تحرك كل ما نقوم به في الحكومات والمستشفيات والمدارس وأمور أخرى.
    AT: Elle tutulan balıkçılık için, iç piyasaya sunma amacı dışında ticari balıkçılık faaliyetlerine katılmıyoruz. TED أنوتي: بالنسبة للصيادين التقليديين، نحن لا نساهم في النشاط التجاري للصيد إلا في حالة تزويد السوق المحلية.
    AT: Ekvatordayız ve bir çoğunuz biliyorsunuz ki ekvatorda iseniz doldrum kuşağı rüzgarsızdır, kasırga yaşamamamız gerekir. TED أنوتي: حسناً، نحن نقع على خط الاستواء، وأنا متأكد بأن معظمكم يعرف بأنه عندما تتواجدون على خط الاستواء، يفترض أننا في منطقة الركود، ولا يفترض أن نتعرض لأعاصير.
    AT: Bu hikayeyi her yıl anlatıyorum. TED أنوتي: أنا أروي هذه القصة كل سنة.
    CA: O zaman tek yol bir tür göç. AT: Bunu bile isteriz, çünkü uluslararası toplumdan hiçbir yardım gelmemesi ihtimaline göre hazırlanıyoruz. TED أنوتي: نحن ندرس أيضاً هذا الخيار لأنه في حالة عدم توصل المجتمع الدولي إلى حل، فإننا نستعد، فلا نرغب في أن نجد أنفسنا في ورطة كما حدث في أوروبا.
    AT: Dünyaya şunu söylüyorum: iklimde oluşan değişiklikler konusunda bir şeyler yapmalıyız. Çünkü bu çocuklarımızın geleceği demek. TED أنوتي: حسنا، دائما ما قلت للعالم أنه علينا حقا القيام بأمر ما حول ما يحدث للمناخ لأنه بالنسبة لنا، ذلك متعلق بمستقبل أولئك الأطفال.
    AT: Sanırım, getiri miktarını artırmak için, genellikle, lisanslamaya fazla odaklanıyoruz. Çünkü, lisans ücretlerinden yakalanan balıkların limandaki değerinin yaklaşık %10'unu alıyoruz. satıcı dükkandaki fiyatın değil. TED أنوتي: حسنا، أعتقد أننا نركز كثيرا على منح رخص من أجل الحصول على معدل العائد، لأن ما نحصل عليه من رسوم الرخص هو حوالي 10% من قيمة الصيد الذي يصل إلى البر على الرصيف، وليس في المحلات.
    Projenin yarısını tamamlamışken Kiribati başkanıyla tanıştım. Başkan Anote Tong-- TED في منتصف تلك العملية، تقابلت مع رئيس كيريباتي، الرئيس أنوتي تونج --

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more