Biliyorum, ve çocuğu olmamasının tek sebebi karısının tüp bağlatmış olması olan bir hastaya kısır olduğunu söylemeyeceğim. | Open Subtitles | إنّني أعلم, وسوف لن أخبر مريض أنّه عقيم عندما أعرف حقيقة أنّ السبب الوحيد لعدم تمكّنه من أنْ يُرزق بأطفال لأنّ |
Bizi buraya sürüklemenin tek sebebi onunla yalnız kalmaya korkman değil miydi? | Open Subtitles | لكن ألم تخبرينا أنّ السبب الوحيد لجرّنا هنا هو أنّكِ كنتٍ خائفةً مِن أن تبقين وحيدةً معه؟ |
Helvetica. Al, bu kuponları yapmanın tek sebebi hiç kimsenin bunları kullanmayacak olması. | Open Subtitles | (آل)، تعرفين أنّ السبب الوحيد لإعداد هذه القسائم هو أنّه لن يطالب أحد بصرفها. |