Birileri General'i öldürdü, bu da birinin doğruyu söylemediğini gösteriyor. | Open Subtitles | أحدهم قتل الجنرال, وهذا يبين أن أحدهم لم يقل الحقيقة. |
Birçoğu adadan ayrılmak isterken kazazedelerden birinin kalmak için bir sebebi vardı. | Open Subtitles | في حين أن العديد أرادوا مغادرة الجزيرة، إلا أن أحدهم أراد البقاء |
Hayır. Birileri onlara başka bir yerde yaşamanın daha kolay olduğunu söylemiş olmalı. | Open Subtitles | لا، لا بد أن أحدهم قد أخبرهم بأن الحياة أسهل في مكان آخر. |
Sanki Birileri bakıyormuş gibi bir de kısa şortuyla kıvırtıyordu. | Open Subtitles | تمشي بتلوّي بتنورتها القصيرة كما لو أن أحدهم سينظر إليها |
birisi seni ciddi şekilde azarlamak istese anlarım ama kovmak mı? | Open Subtitles | يمكنني أن أرى أن أحدهم يود تأنيبك بشدة ولكن أن تطردين؟ |
birisi, annesine vasiyeti konusunda yardım etmem için eğlenceli bir gece ayarlamamış olsaydı... | Open Subtitles | حسناً لو أن أحدهم لم يلزمني مسبقاً بأمسيه مرحه لمساعدة أمه في وصيتها |
Evin herhangi bir yerinde hâlâ Biri olmadığından emin misiniz? | Open Subtitles | هل أنتَ متأكد من أن أحدهم لم يعد في المنزل؟ |
Bu, belli bir mesafede, Birilerinin birşeyler hissettiğinin farkına varmak, belli bir yönde etki etmek istemek, medya kullanarak, nete yüklemek ve büyük bir etkisinin olduğunu görmek. | TED | كان هذا, على بعد, إدراك أن أحدهم يشعر بشيء, يرغب أن يؤثر بهم بطريقة محددة, بإستخدام الوسائط لفعل ذلك, وضعها على الشبكة وإدراك أن هناك أثر أكبر |
Peki birinin ölümü üzerine kim böyle bir şey yapar ki? | Open Subtitles | ولكن من قد يزور برقية ويقول أن أحدهم قد مات ؟ |
Toprağı kazıp gömdükten sonra birinin onu gördüğüne yemin etti işte. | Open Subtitles | و أقسم أن أحدهم قد وشى بهِ بمكان المال بعدما أخرجه، |
Bu işaretler öylesine güçlü ki birinin sansürlendiğini önceden bilmenize gerek yok. | TED | الآن هذه الإشارات هي في الواقع قوية للغاية لدرجة أنه لا تحتاج إلى معرفة أن أحدهم كان تحت الرقابة. |
birinin göz bozukluğuna sahip olduğunu farkettiğimizde sıradaki iş bunun sebebini araştırmaktı, bunu yapabilmek için, gözün iç kısmına erişimimizin olması gerekti. | TED | وبمجرد أن نكتشف أن أحدهم لديه بصر ضعيف، التحدي الموالي هو معرفة السبب، ولنستطيع القيام بذلك، نحتاج إلى الوصول إلى داخل العين. |
Birileri bir yerlerde dijital bir parmak izi bıraktı. Bulun onu. | Open Subtitles | في مكان ما، لابد أن أحدهم ترك بصمة رقمية، فأبحثوا عنها |
Sanırım Birileri ikinci Funny Girl geri çağrısına hazırlanıyor gibi kokuyor. | Open Subtitles | بالتأكيد أحس أن أحدهم تستعد لتجربة أدائها الثانية لمسرحية فتاة مضحكة. |
Bence birisi kendine ait olmayan bir şeyi alsa da sadece bir hırsız değildir. | TED | ولو أن أحدهم أخذ شيئاً ما ليس مِلكَهُ. فلا يعني ذلك أنه سارقٌ مدى الحياة. |
Gözlerimizi ovalayıp, filtreleri kontrol ettik. Belki birisi kamerayla oynayıp bize şaka yapıyordur dedik, ama bu yılan balığı gerçekti. | TED | فركنا أعيننا، وتفقدنا المرشحات، إعتقدنا أن أحدهم كان يمازحنا بالعبث بالكاميرا، ولكن ثعبان البحر كان حقيقياً. |
Hidrojen bombası tasarlıyorlardı. Ama bir gece, geç saatte birisi sonunda bir bomba çizdi. | TED | إنهم يصممون قنابل هيدروجينية. إلا أن أحدهم في المدونة متأخرا في أحد الليالي، رسم أخيرا قنبلة |
- Sorun su; Biri hücre için çoktan 700 dolari verdi bile. Bahtsizsin. | Open Subtitles | مشكلتك هي أن أحدهم أعطاني بالفعل سبعمائة دولار ثمناً للزنزانة، لذا فنفد حظك |
Neden Birilerinin bizi izleyeceğini düşünüyorsun anlamadım doğrusu. | Open Subtitles | لا أعلم لماذا تظن أن أحدهم يريد ملاحقتنا بأي حال |
Eğer Birisinin kalp krizi geçirdiğini düşünüyorsan hızlı hareket etmen en önemli şey. | TED | إذا كنت تظن أن أحدهم يمرّ بنوبةٍ قلبية، أهم ما يمكن القيام به هو الاستجابة بسرعة. |